NUSAYRİ GERÇEĞİ ve LAİK SURİYE

NUSAYRİ NÜFUS YALANI
VE MEZHEP OYUNLARI

Nusayriler, Suriye Bektaşi-Alevileridirler.
Yıllardır onların Suriye’de ‘azınlık’ oldukları, nüfusun çoğunun Sünni olduğu propagandası yapılır.
Yani ALGI operasyonu ile; zihinler önce “Nusayriler azınlıktır” yalanına İKNA edilir (yani insanlar kandırılır).
Böylelikle, ardından gelecek olan “Bakın Alevi azınlığı Suriye’yi yönetiyor” kumpasına HAZIRLIK yapılır.

Wiki’de şunlar yazıyor:
– Suriye etnik yapısı: % 77-83 Arap, % 7-8 Kürt, % 5-6 Türk, % 2 Ermeni, % 1 Çerkes, % 1 diğer, ayrıca Filistinli ve Iraklı mülteciler.
– Dini gruplar: Sünni (%74), Nusayri (%12), Hristiyan (%10), Dürzî (% 3) ve az sayıda diğer Şiî İslami hizipler (İsmailî, Câferî), çok az sayıda da Yahudi ve Yezidi.

Gerçekte ise; Suriye’nin %60’ı NUSAYRİ (Nusrani) denen Bektaşi meşrebli Alevilerdir.
Kalan %40’ın ise tamamı Sünni değildir; çünkü Hristiyan Süryani nüfusu asla azımsanamaz.
Üstelik, Sünnniler de iddiasız topluluklardan oluşmaktadırlar. [pS2]

Bugün savaşan cihadçılar (Nusayri/Nusrani değil; el-kaideCİ el-NUSRA vd.), ezici çoğunluğu dışarıdan ithal edilen katiller ile Suriye’de geçmişten günümüze (yine dış destekli) örgütlenen ihvancılardır ki oranları pekazdır.

26 Ağustos bloğu
(Kaynak: hvA)

syria_alawi_1
syria_alawi_2

22 Aralık 2015
Soner Yalçın, Sözcü

Mezhep virüsü

Bir) Selefi-Vehhabi örgütler…
İki) Suudi Arabistan ve Katar…
Üç) Erdoğan ve Davutoğlu…
Suriye’ye ilişkin aynı “dili” konuşuyorlar.
Suriye Alevileri için sapkınlık anlamında “Nusayri” kelimesini kullanıyorlar.
Kuşkusuz… Suriye Alevileri; Türkiye Alevilerinin “Kızılbaş” kelimesinden rahatsız olmaması gibi, “Nusayri” tanımından rahatsız değiller. Rahatsız oldukları; bunu dile getirenlerin kavrama yükledikleri anlamdı!
Bu konuda Davutoğlu uyarıldı bile…
Tarih: 3 Temmuz 2012.
Suriye muhalifleri Kahire’de toplantı yaparken ABD Şam eski Büyükelçisi Robert Ford Davutoğlu’nu uyarma ihtiyacı hissetti: “Nusayrı değil, lütfen Alevi deyin!”
“Kardeşi Esat”tan “Nusayri Esat”a geçişin nedenini biliyoruz…
Biliyoruz ki… Suriye’de mezhep çatışması için “kimileri” ne provokasyonlar yaptı. Örneğin, isyanın ilk merkezi Dera’da, camilerdeki Hz. Ömer ve Hz. Osman isimlerin karalayıp, “Beşşar’dan başka Allah yoktur” diye yazdılar! Cami bile yıktılar. Bunları Tunuslu dinci Ebu Kusey Tunus TV’de itiraf etti…
Suriye yönetimine ilişkin yıllardır yapılan bir kara propaganda var:
“Ezen azınlık Alevi, ezilen çoğunluk Sünni!”
Bu doğru mu?
Hayır..!
Aksine Suriye’de rejim, Sünni sütunlar üzerinde yükselmektedir. Bakınız…
Tarih: 18 Temmuz 2012.
“Küresel cihatçılar” Şam’daki Ulusal Güvenlik binasına bombalı saldırıda bulundu. Ölenlerin mezhepsel kimliği Suriye rejimi hakkında bilgi veriyor:
Savunma Bakanı Davut Raciha Hristiyan, Esat’ın askeri danışmanı eski Savunma Bakanı Hasan Türkmani Sünni, Askeri İstihbarat Başkanı Hişam Ahtiyar Sünni, Genelkurmay Başkan Yardımcısı Asaf Şevket Alevi idi!..
Zor dönemlerde koltuğunu bırakmamış Dışişleri Bakanı Velit Muallim’in Sünni olduğunu biliyorsunuz.
Yıllardır Suriye’de dışişleri ve içişleri kadroları yüzde 80 oranında Sünnilerin elindedir. Dışişlerinde Deralılar ve içişlerinde İdlipliler vardır; ve iki kent de Sünni’dir!

Altı kişilik Sünni Konsey

Baas ideolojisi dinsel farklılıkları ve mezhepsel ayrımı reddeder; laikliği savunur.
Bu nedenle…
1963’te Baas darbesinden sonra oluşturulan 14 kişilik Askeri konseyin sadece beşi Alevi idi!
Hafız Esat döneminde; Başbakan Abdurrauf el Kasım,
Genelkurmay Başkanı Hikmet el Şihabi, Savunma Bakanı Mustafa Tılas, Dışişleri Bakanı Abdülhalim Haddam Sünni’ydi.
Suriye için çok önemli olan Savunma Bakanlığı’na Hristiyan Yusuf Şakkur bile oturdu.
En uzun süre Hava Kuvvetleri Komutanlığı yapan Naci Cemil Kasım gibi komuta kademesinde Sünni generaller vardı.
Genel İstihbarat Direktörlüğü görevinde bulunan Mecit Sait Sünni’ydi. Sonra göreve gelen Beşir Neccar da Sünni’ydi. İsim isim uzatmayayım.
Hafız Esat 1983’te, kalp hastalığından tedaviye başlarken Suriye’yi yönetmesi için oluşturulan altı kişilik konseyin hepsi Sünni idi.
Suriye’de mezhepsel dayanışma olsa Esat, Salah Cedit’ten General Muhammet Ümran’a kadar Alevileri tasfiye eder miydi? Kardeşi Rıfat’ı 1984’te sürgüne gönderir miydi?
Beşar Esat, Sünni Esma ile evlenir miydi?
Bugün…
Suriye diyanetinde Hristiyanların bile temsilcisi var ama Alevilerin yok. Alevilere
Cemevi yasak!
Okullarda Sünni müfredat var; Alevilik öğretilmiyor.
Tv’deki dini kanal da tek kelime Alevilikten bahsedilmiyor.
Alevilere hakaret eden kitapların satışına engel yok.
En çok Alevi nüfusun yaşadığı Tartus ilinin; valisi Dürzi, emniyet müdürü Sünni ve belediye başkanı Sünni!..
Yani… Aleviler yazıldığı kadar Baas rejiminden imtiyaz görmedi/görmüyor.
Zaten… Devlet yönetimindeki Alevilerin katı laik tavırları nedeniyle Alevilikle de ilişkileri pek yok. Aslolan “laiklik kimliği”
Rejimin karakteri Alevilik olsa Suriye muhalifleri arasında Alevilerin ne işi var?
Peki…
Suriye hakkında neden “Alevi Devleti” kara propagandası yapılıyor?

Alevi subay düşmanlığı

“Alevi Devleti” yalanını nedenleri var:
Bir) 1965 yılında; 100 şirketi kamulaştıran, toprak reformu yapan, bürokraside ayrıcalıklı ailelerin nüfuzlarını kıran Hafız Esat’ı “Alevi” vurgusuyla yıkmak isteyenler, Osmanlı’dan beri gelen düzenlerinin bozulmasını istemeyen Suriye’nin zenginleriydi!
İki) “Aleviliği din dışı gören” Müslüman Kardeşler/İhvan adlı dinci örgütün düşmanlığı. Öyle ki, Esat’ı düşürmek için ülkede hep mezhep savaşı kışkırtıcılığı yaptılar. Örneğin…
Tarih: 16 Haziran 1979.
Halep Topçu Okulu’nda İhvan mensubu Yüzbaşı İbrahim Yusuf yanındaki askerlerle yemekhanede askeri öğrencileri Alevi-Sünni diye ayırıp 32 Alevi öğrenciyi silahla öldürdü!
Konu konuyu açıyor.
Ve konu fena halde Türkiye’ye benziyor.
Fransızların işgali döneminde Alevilerin askeri okullara alınması önündeki engeller kaldırıldı. Yoksul Alevi çocuklarının tek kurtuluşu; okul yaşamında yeme-barınma-giymenin bedava olduğu ve meslek garantili tek iş askerlikti. Üstelik Hristiyanlar ve Sünni “elitler” askerlik yapmayı küçümsüyorlardı.
Suriye Ordusu’nda Alevi subaylar bulunmasının sebebi buydu. Ancak sanıldığı gibi sayıları çok değildi; Cambridge Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre ordunun yüzde 70’i Sünni’ydi.
Ergenekon ve Balyoz kumpasıyla TSK’daki Alevi subaylar tasfiye edilirken alkış tutanlar, aynı anlayışla Suriye konusunda kamuoyunu kandırıyor.
Sormazlar mı adama:
Alevi bakanınız, Alevi milletvekiliniz, Alevi valiniz-emniyet müdürünüz ve hatta bir tek Alevi yüksek bürokratınız var mı?
Sonuçta…
Suriye yönetimine “Nusayri” diyenlerin niyetini biliyoruz.
Suriye laik bir ülkedir.
İstemedikleri budur.
Aslında….
Hâlâ göstermelik “Alevi Açılımı” yalanına kanıp AKP’nin peşine takılan üç kuruşluk adamlara kızıyorum ben…

http://www.sozcu.com.tr/2015/yazarlar/soner-yalcin/mezhep-virusu-1014549/

pS1. Ayrıca bknz.

“Bizi Bölen ABD ve İsrail”
Genel Başkan Yardımcımız E.Korg. İsmail Hakkı Pekin Şam’da Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Mikdad’la görüştü.
20 Aralık 2015
Vatan Partisi
Suriye’yi ziyaret eden Parti heyetimiz, Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Mikdad tarafından bakanlıkta kabul edildi. Suriye adına Cenevre görüşmelerini yürüten baş diplomat olan Mikdad, heyeti “ziyaretinizi uzun süredir bekliyorduk” sözleriyle karşıladı.
Görüşmeye Parti adına Genel Başkan Yardımcılarımız Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, Emekli Hava Pilot Tümgeneral Beyazıt Karataş, USMER İstanbul İl Başkanı, Emekli Tümamiral Soner Polat ve Uluslararası İlişkiler Bürosu Başkan Yardımcımız Yunus Soner katıldı.
Görüşmede Ortadoğu’da güncel gelişmeler, Viyana süreci ve BMGK kararı, Türkiye ve Suriye’de yeni anayasa girişimleri ve Suriye’nin askeri boyutu ele alındı.
Bölgede hedef alınan milli devlet ve laiklik
1 saat 45 dakika süren görüşmede Genel Başkan Yardımcımız Pekin özetle şu ifadeleri kullandı:
“Biz Suriye’ye, Türk halkının duygularını aktarmaya geldik. Halkımızın büyük çoğunluğu, iki ülke arasında tekrar diyaloğun başlamasını, dostluğun gelişmesini istiyor. Türkiye ve Suriye, bölgenin iki laik ülkesiydi. Şimdi bu iki ülkeyi de bölmek istiyorlar. İki ülkeye de yeni anayasa girişimlerinin dayatılması dikkat çekici.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye politikasının önemli bir gündem maddesi oluşturduğu toplantıda Pekin şu ifadeleri kullandı:
Planların sahibi İsrail
Bizim için esas sorun, ABD ve İsrail. Suriye ve Türkiye’yi etnik ve mezhepsel bölme planları, bu iki ülkeye ait. Bunun karşılığında Türkiye ve Suriye’de laiklik ve milli birliğe ihtiyacımız var. Bunların yerine mezhepçi politikalar sadece savaş getirir.”
Parti heyetimiz ve Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı, hükümet siyasetlerine rağmen iki ülke arasında dostluk ilişkilerini inşa etme kararı verdi.
İkinci görüşme Enformasyon Bakanı ile
Parti heyetimiz Pazar günü ikinci görüşmesini Suriye Hükümeti Enformasyon Bakanı Umran el Zoubi ile gerçekleştirdi. Görüşmede Heyet Başkanı Pekin, Suriye tarafını özellikle PYD konusunda uyardı.
ABD ve İsrail’in tüm Ortadoğu’yu bölme planlarının merkezinde bir Kürdistan’ın kurulmasının bulunduğunu söyleyen Pekin, “buna karşı İran, Irak, Suriye, Lübnan ve Türkiye birleşmelidir” dedi.
Görüşme sonrasında Parti heyeti üyelerimiz Suriye Devlet Televizyonu yayınlarına davet edildi.

http://vatanpartisi.org.tr/genel-merkez/haberler/bizi-bolen-abd-ve-israil-17199

pS2.

Neden iddiasızdırlar?
– Hiçbir tarikatle bağlantıları yoktur. Evlerdeki analarımız babalarımız gibi namaz kılan sade müslümanlardır.
– Çünkü Suriye sünni değildir. Üstte açıkladığımız üzere, “Sadece yönetici kadronun nusayri olduğu” -cehaletten öte- yalandır.
Ayrıca şu örnekleri de hatırlayalım:
Hindistan imparatorluğunu bir Türk olan Babür Şah yönetiyordu ve hiçbir Hintli bundan şikayetçi değildi. (Askerlik işini vesayet ettikleri Türkler tarafından korunuyorlardı.) (Kaldı ki, Suriye’de Nusayriler azınlık bile değiller.)
Osmanlı’da yönetici kadro Yezidi iken, Türk ordusu Alevi idi. Özellikle, Viyana’ya kadar giden, Osmanlı’nın vurucu gücü Yeniçeriler, Hacı Bektaş Veli’nin Alevileri idiler. (Onlar, “Hacı Bektaş Veli demine HU diyelim HU” diyen Bektaşi idiler.)
Ne zaman ki devşirmeler, ganimetçiler devreye sokuldu, yozlaşma başladı, düzen bozuldu.
Islah hareketi başlatan 3. Selim’in “Sünni asker” fikrine rağmen oğlu 2. Mahmut, düzenli orduyu modernize ederken, orduyu yine Bektaşi Anadolu Alevileri temelinde (dörtte üç) oluşturdu.
Yani, Atatürk ile birlikte savaşan Türk ordusunun büyük çoğunluğu Bektaşi-Aleviler idi.
Ta ki, RTE’nin AKP’sine değin…
Ta ki, Fetullah’ın asker imamı Hilmi Özkök işbaşına geçinceye değin…
Bu geniş parantezden sonra, tekrar edelim:
Nusayriler, yani Suriye Bektaşi-Alevileri, Suriye’de azınlık değillerdir; aksine nüfusun çoğunluğudurlar.
Ve ciddi oranda, Bektaşi Türk-Türkmenler vardır.

pS3.

En-NUSRA ifadesi kasten konmuştur çünkü bu el-kaide’ci katillerin ismi ile “Alevi-Bektaşi NUSAYRİ” birbirlerine karıştırılsın istenmiştir.

Şeytanın bile düşünemeyeceği kurnazlıklardır bunlar..

26 Ağustos bloğu
(Kaynak: hvA)