HESAP SORMAYALIM ÖYLE Mİ?

Biz, saraydakilere, “Suriye’de ne işimiz var” demedik! “İdlib’de ne işimiz var” da demedik! 17 Eylül 2018 Soçi mutabakatı uyarınca askerimiz gözlem noktalarında kalmalı dedik. Hatta o noktaların sahanın genişliğinden dolayı yeniden düzenlenmesini, gerekirse sayılarının arttırılmasını önerdik.

Dahası, Washington’un tehdit+şantajları yüzünden SONLANDIRILAN Barış Pınarı Harekatımıza kaldığımız yerden devam edelim dedik. (Tıpkı Fırat Kalkanı ve Zeytindalı harekatlarımızda olduğu gibi) Suriye de Rusya da İran da Irak da Barış Pınarı’nı desteklemişlerdi dedik. Hep beraber Fırat’ın doğusundaki PKK’lı teröristleri temizleyelim, işgalci Amerika’yı coğrafyamızdan kovalım dedik.

Ama bakıyoruz bugün, sarayın içinde Erdoğan’ın etrafında devleti yönettiğini ZANNEDEN birtakım güruhlar var. Saray ve avanesini eleştirenleri, ‘ateşkese sevinMEmekle‘ suçluyorlar. Gazi Meclis’i parlamenter sistemi derin dondurucuya kaldırıp kararnamelerle ülke yöneten saraydaki abdülhamid hayranı partili cumhurbaşkanımızı eleştirmek anti-tayyipçilikmiş.

Peki öyle miyiz? Elbette ki hayır! Biz, o gitsin de kim gelirse gelsin diyenlerden değiliz. Ama onun şahsi çıkarları uğruna yediği haltlara da göz yumacak değiliz. Ve sarayın icraatlarına ortak olanlara hatırlatıyoruz: Türk devletiyle milletinin çıkarlarını gözetmek başka, işlenen suçları görmezden gelmek ve ona ORTAK olmak başka.

Tekrar ediyorum, bizler aklını kiraya veren sefih yani akılsız beyinsiz embesli ahmak takım taklavatından değiliz; kadim Türk Milleti‘nin ferdleriyiz.

Peki niye bizi ateşkese neredeyse üzülmekle suçluyorlar? Elbette bu da büyük bir İFTİRA ama niye? Çünkü kendi saray yalakalıklarını ÖRTBAS etmek için suç bastırıyorlar.

O güruhlardan biri, ‘yansın Suriye yıkılsın İdlib kahrolsun Esad’ diye basbas bağırıyordu (Az kalsın Şam seferine çıkıyorduk); ateşkes sonrası saray ahalisini strateji dehası sabır abidesi akıl küpü ilan etti, iyi mi..

Ötekisi, saraydaki çılgının emperyalizme TESLİMİYETİNİ diz çökmesini, ALDATILMA tuzak olarak tanımlıyor; dahası ‘Şehit vermeden olmaz’ diye ekranda gülüyordu.

Elbette hepimiz ateşkesten dolayı sevinçliyiz, ancak ‘buruk’ bir sevinç bu, kalkıp göbek atacak değiliz! Ateşkesten öte kalıcı BARIŞ olmasını temenni ve ümit ediyoruz. Yurtta barış cihanda barış ve mevzubahis vatansa… diyoruz. Komşularımızla birlikte el ele verip, omuz omuza, coğrafyamızı terörden temizleyelim, kanla sulanmış topraklarımızdan emperyalist müstevli/işgalcileri kovalım diyoruz.

Ama devlet işleri öyle temennilerle yürümüyor, duygusallıkla ve beylik laflarla yürütülmüyor, ‘monşer’ diye aşağılanan diplomatlara, ötesi kordiplomat aklına ihtiyaç duyuluyor.

Buruk sevinç diyoruz çünkü hiçbir stratejik çıkarımızın olmadığı İdlib-Halep bölgelerinde askerlerimiz şehit oldular. Ne uğruna, hiç uğruna! Emperyalizme karşı vatanlarını savunan Suriyeli askerlere milislere karşı savaştık, onların da kayıpları oldu. Şu an o topraklarda iki tarafın kanı birbirlerine karıştı.

Elbette orada can veren askerimizin hesabını soracağız!

Saray bunun sorulacağını bildiği için, Odatv operasyonunu gerçekleştirdi, yoksa naaşı defnedilmiş MİT şehidimizin ismini açıklamak falan bahane.
Yazılı ve görsel medyaya gözdağı verildi, kamuoyuna dolaylı tehdit savruldu. SUSUN sesinizi çıkartmayın deniyor!

Zalimin zulmü var diye, pusacak sinecek değiliz.
Bizler, Büyük Önder ATATÜRK’ün Gençliğe Hitabe’siyle Bursa Nutku’ndan icazet alan, göğsü iman dolu alperenleriz, Büyük Türk milletinin Mustafa Kemal’in askerleriyiz.

Çatır çatır mehmetçiğimizin hesabını soracağız.

26 Ağstos bloğu için;
Timothy Silverspurs
Budapest, 8/3/20