DEMİRTAŞ’IN SEYİT RIZA’SI

Seyit Rıza denen HALK DÜŞMANI eşkıyanın BARIŞ için geldiği ama tutuklanıp idam edildiği söyleniyor.
Koskoca bir PALAVRA bu.
 
Bakınız, 22 Eylül 1937 tarihli Akşam gazetesinden:
 
« 11 Eylül gecesi saat 21’de Fırat köprüsü üzerinde nöbet beklemekte olan jandarmalarımız, bir katır üstünde ve yollarda KİMSECE TANINMAMAK İÇİN için yüzü ve sakalı bağlı ve HASTA İMİŞ GİBİ iki tarafında yaya iki yolcu tarafından kollarından tutulmak suretile götürülmekte olan bir adam görmüşlerdir.
 
Bu meçhul şahsın hal ve vaziyetinden şüphelenen ve zaten çok hassas ve müteyakkız bulunan jandarmalar sert bir eda ile kim olduklarını bu adamlardan sormuşlardır. Yüzü sakalı bağlı ihtiyar, jandarmaların bu sualine, kendisinin Seyid Rıza olduğunu, ve valiye teslim olmak için Erzincan’a gitmekte olduğu cevabını vermiştir…. »
 
 
Görüdünüz mü, nasıl TESLİM olmuş? Pardon teslim falan olmamış, tebdili kıyafet ve hasta numarası yaparken jandarmaya yakalanmış. Ayrıca bu bilgi yalnızca bir gazete haberi de değil, dönemin evrakları incelendiğinde de aynı gerçekle yüzleşiyorsunuz.
 
ARA-NOT: Bugün Dersim komisyonu kurmak isteyenlerin dertleri esasen ATATÜRK VE CUMHURİYETLE HESAPLAŞMAKTIR. Yok illa ki deşeceğiz diyorlarsa, deşsinler, karşılaşacakları manzara karşısında rezil kepaze olacaklar. Yani pirince giderken bulgurdan olacaklar. Denemesi bedava.
 
Ayrıca gene bakınız. 7 Temmuz 1939 tarihinde Tekirdağ vekili Faik Öztrak meclis konuşmasında ne diyor:
 
« … Hükûmetin bu ciddî ve esaslar tedbirleri AĞALARA ve SEYYİDLERE tegallüb ve tahakküm devrinin, ÇALIŞMADAN HALK SIRTINDAN GEÇİNMENİN, HALK EFENDİ OLUP ONU ESİR GİBİ KULLANMANIN sona ermekte olduğunu anlattığı için bu zümre bir tecrübeye daha girmek istedi ve orman kanununun tatbikini halkı ifsad için vesile ittihaz eyledi… »
 
 
Peki necidir Seyid Riza, masum mudur? Yaptıklarına bakalım. Aynı kaynaktan, devamla:
 
« … Özetle: Asker ve karakollara yapılan saldırılar var. Köprülerin, telgraf direklerinin bombalanması gibi eylemler var. Elbette bir isyan NİYETİ (kıyam) var ancak ortada bir İSYAN yok.
 
Öyle ki: Seyit Rıza, Ali Şir ve diğer asilerin aleyhinde iddianame hazırlayan savcının (müddeiumumî) açıklamaları-tespitleri dikkatle etüt edildiğinde, orada isyan ifadesi kullanılsa dahi, ayrıntılara bakıldığı zaman;
 
Söz konusu durumun (1937 ve öncesi yaşananların) isyan olmadığı, yaşananların; KASTEN ADAM ÖLDÜRME, ASKERLE ÇATIŞMAYA GİRME, ASKERİ MÜHİMMATI YAKMA, YAĞMA TALAN ETME, KÖPRÜ YIKMA VB. DEVLETİN MALINA ZARAR VERME, EŞKİYALIK, FEODALİTENİN derebeyliğin muhafazası kavgası, menfaat çatışması gibi eylemler olduğu görülecektir.
 
Ayrıca, malum şahısların, “Hükümet malınızı mülkünüzü toprağınızı alacak, yerinize muhacirleri getirip koyacak, ÇOLUĞUNUZU ÇOCUĞUNUZU ÖLDÜRECEK, KARINIZIN KIZINIZIN IRZINA GEÇECEK, MUM SÖNDÜ…” gibi YALANLARLA halkı aldatıp devlete karşı kışkırtmaya çalıştıkları, cumhuriyet rejimimi KÖTÜLEDİKLERİ anlaşılacaktır.
 
Dolayısıyla yapılanlar kesinlikle VATANA İHANET (idamlık) suçlarıdır.
1938’de devam eden EŞKİYALIKLAR da vatana ihanet suçlarıdır.
Ayrıca, vatana ihanetin dışında, bunlar, derebeyleri tarafından masum halka karşı uygulanan İNSANLIK SUÇLARIDIR.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin yürüttüğü operasyonlar ise bu zulümleri ortadan kaldırmaya yöneliktir ve Türk askeri asla ve kat’a katliam yapmamıştır.
Zaten uygulanan ıslah ve kalkınma programları, ziyaretler vb. sebebiyle Tunceli’nin de dahil olduğu o bölgenin yerlileri bilinçlendirilmiştir.
Dolayısıyla, onca yurtdışı TAHRİK ve DESTEĞİNE rağmen, derebeylerinin BASKILARINA rağmen, bir HALK İSYANI oluşmamıştır…. »
 
 
İşte halkın sırtından geçinenve onalra zulmeden bu soysuzlar “Hükümet malınızı mülkünüzü toprağınızı alacak, yerinize muhacirleri getirip koyacak…” diyorlar ya, yıllardır PKK da aynı propagandayı yapıyor, işin aslı ne biliyor musunuz?
 
14/6/1934 tarihli ve 2510 sayılı İSKÂN KANUNU’nun 10. maddesi bakınız nasıl:
 
« MADDE 10
A: Kanun aşirete hükmi şahsiyet tanımaz. Bu hususta her hangi bir hüküm, vesika ve ilama müstenit de olsa tanınmış haklar kaldırılmıştır. AŞİRET REİSLİĞİ, BEYLİĞİ, AĞALIĞI VE ŞEYHLİĞİ VE BUNLARIN her hangi bir vesikaya veya görgü ve göreneğe müstenit HER TÜRLÜ TEŞKİLAT ve TAAZZUVLARI KALDIRILMIŞTIR.
B: Bu kanunun neşrinden önce her hangi bir hüküm veya vesika ile veya örf ve adetle AŞİRETLERİN ŞAHSİYETLERİNE veya ONLARA İZAFETLE REİS, BEY, AĞA VE ŞEYHLERİNE AİT olarak tanınmış, kayıtlı, kayıtsız, BÜTÜN GAYRİMENKULLER DEVLETE GEÇER. Bu kanun hükümlerine ve Devletçe tutulan usullere göre BU GAYRİMENKULLER muhacirlere, mültecilere, göçebelere, naklolunanlara, topraksız veya az topraklı YERLİ ÇİFTÇİLERE dağıtılıp tapuya bağlanır. Bu gayrimenkullerin aidiyeti tapu sicillerindeki kayıtlara göre tesbit olunur. Tapu sicillerinde aidiyete dair bir kayıt yoksa veyahut kayıtlar yalnız şahıslar namına olupta halk arasında bunların aşirete ait olduğu şayi bulunuyor ve aşiret fertleri de bu gayrimenkullerden başkasına sahip bulunmuyorlarsa aidiyet, tahkikat üzerine, o yerin idare heyeti karariyle hallolunur; idare heyetlerinin valilerce tasdik edilen bu kararı katidir. »
 
Gördünüz mü kimlerin mallarına el konulacakmış. Ağaların beylerin şeyhlerin gasp ettikleri topraklar KÖYLÜLERE dağıtılacak deniyor.
 
İşte bu SEYYİD RIZALARIN TEMSİLCİSİDİR Abdullah Öcalan ve elemanları: Selahaddin Demirtaş ve arkadaşları.
 
HDP/PKK > KÜRT HALKININ DEĞİL;
AĞALARIN-ŞEYHLERİN PARTİSİDİR
EMPERYALİZMİN TAŞERONUDUR ..