“BAK TAYYİP…”

Washington, saldırı ve ambargo yöntemini değiştirdi.
Önceden, “Terörü bitireceğim,” “Diktatörlükleri yıkıp demokrasi getireceğim” falan derdi.
Vietnam’da, Afrika’da neler yaptığını tüm dünya öğrendi ama fayda etmedi.
Yine dünyanın gözü önünde, Irak’a, Libya’ya, Suriye’ye girdi.
Sonuçlar ortada…

Yeni yöntem:
Çin’i tehdit ediyor: “Siber saldırı yapıyorsun.”
Rusya’ya yaptırım uyguluyor: “Seçimlerimize karıştın.”
İran’a ambargo koyuyor: “Siber saldırı düzenledin.” (Eskiden, ‘Nükleer’ derdi)
Utanmasa, pardon inandıracağını bilse, doğal afetleri de bu ülkelerin üstüne yıkacak.

Ama dikkat etmeliyiz:
Hani bizdeki hükümetler, memura işçiye emekliye zam yapacakken emekçiye kan kusturuyorlar ancak söz konusu vekil maaşları olunca iktidarı muhalefeti ‘neredeyse’ tüm milletvekilleri tastamam birlik olup gece geç saatlere değin Meclis’i dolduruyorlar ya?
İşte bunun bir benzeri, İsrail için yaşanıyor.

Dünya kaynıyor, savaşlar felaketler krizler tehditler vesaire gırla gidiyor, ne var ki mevzubahis İsrail olunca ABD için akan sular duruyor.
Seçimler öncesi İsrail’e gidip şöyle bir boy gösteren ABD başkan adayları (Cumhuriyetçi veya Demokrat olmaları fark etmiyor), seçildikten sonra gene gidip orada ‘Ağlıyorlar’.
ABD’de işsizlik almış başını gitmişken, her gelen başkan kesenin ağzını açıyor ve İsrail’e DEVASA miktarlarda silah vesaire yardımında bulunuyor.
Sanırsınız güvey tarafı düğünde takı takma yarışı yapıyorlar, yok mu arttıran değil de var mı frenleyecek durumu yaşanıyor.
Faturası da haliylen “NATO’nun korumasındaki” MÜTTEFİK ülkelere kesiliyor.
Örneğin İsrail’in güya candüşmanı (Oysa kankardeşi) Suudlar uçuk rakamlarla silah anlaşmaları yapıyorlar.
Aynı vahabiler, İsrail’den aldıkları nötron bombalarını Yemenlilerin üzerlerine yağdırıyorlar.

Neyse işte, sizden tek beklenen, demokrasi havarisi ABD’nin dostluğuna ihanet etmemeniz.
Tüm o ‘güzelliklerin’ yani müttefikliğin hakkını vermeniz.
Mesela?
Mesela tutup da Çin’den filan füze almaya kalkışmaMAnız.
Mesela Rusya’yla falan S-400 anlaşmaları yapmaMAnız.
Yani uslu çocuk, “Our boys” olmanız.
Ama asla ve kat’a İsrail’e ses çıkarmamanız.

Bakınız DÖRT PARÇA KÜRDİSTAN kurulmaya çalışılıyor.
Barzani’nin yapacağı referanduma RESMEN DESTEK VEREN ilk lider kim?
İSRAİL BAŞBAKANI Benyamin Netanyahu.
Netanyahu güya PKK’yı terör örgütü kabul ediyor, ama eski Gkrmy. Bşk. Yrd. ve HALEN AKTİF (MUVAZZAF) komutanlardan olan Yair Golan, “PKK bir terör örgütü değil” diyor.
Adalet Bakanı Ayelet Şaked de zaten öngiriş yapmamış mıydı: “İsrail ile Batı ülkelerinin Kürdistan devletinin kurulmasında büyük menfaati var.”
Başka ne mesaj vermişti: “ABD’nin, Kürdistan bölgesinde yapılacak olan referandumu destekleme zamanı geldiğini düşünüyorum.”
Aynı Şaked, 2016 başında, “Kürdistan Türkiye ve İran arasında kurulmalı” dememiş miydi?
Zaten Netanyahu da, ABD ziyaretinde kongre üyelerine “Kürdistan’ı destekleyin” dememiş miydi?
Şaked’le aynı günlerde, Savunma Bakanı Moşe Yalon, “İran ve IŞİD arasında tercih yapmam istense IŞİD’i seçerim” dememiş miydi?

Dönelim bu yazının başına:
– Washington, saldırı ve ambargo yöntemini değiştirdi.
Yok seçime karıştıydın yok siber saldırı yaptıydın diye diye YAPTIRIM kararları çıkartıyor.
Esasında ABD’nin (Yani ABD’yi LOBİLERİ eliyle yöneten yahudilerin) derdinin ne olduğunu bilen biliyor.
Bilmeyenler de artık yavaş yavaş anlıyorlar:

Siyonist emperyalizm yeniliyor (Hatta yenildi).
Jandarma Birleşik Devletler (US), öyle böyle değil, Suriye’de dibe çakıldı.
Daimî müttefik Birleşik Krallık (UK) bile geri adım attı.

Yani İsrail zor’da, ne yapacağını şaşırdı.
Artık perde gerisinden gizli kapaklı vesaire değil, açıktan hamlelerle doğrudan açıklamalarla KÜRDİSTAN için destek istiyor.
Koordinat, coğrafya dahi veriyor:
– DÖRT parça diyor, BÜYÜK KÜRDİSTAN diyor .
Ki bunun «Arz-ı Mev’ud» için olduğu aşikar.
Zaten artık saklamıyor da:
– BİZİM BÜYÜK MENFAATİMİZ diyor.

Nitekim bu KİRLİ projeyi, Batılı yazarlar da dile getiriyorlar.
Örneğin, bakınız, (Dikkat, Doğu’dan Batı’ya değil; CAN GÜVENLİĞİ sebebiyle Fransa’dan Suriye’ye gitmek zorunda kalan) Thierry Meyssan (12/9/17) meseleyi nasıl ele alıyor:

«… Haziran 2015’te, PKK’nın yeni siyasi ifadesi olan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP’sine karşı CIA’DEN YOĞUN MALİ ve KADRO DESTEĞİ aldı. Beklenmedik bir şekilde meclise girmek için gerekli olan % 10 barajını aştı ve mecliste 80 koltuk elde etti. 17 Mart 2016’da YPG, ‘Rojava’nın yani Suriye-Türkiye sınırı boyunca Irak Kürdistanı bölgesini AKDENİZ’E BAĞLAYAN toprak parçasının sadece Suriye tarafının özerkliğini ilan etti. ‘Rojava’nın gelecekte İdlib’in halen El Kaide’nin işgali altında bulunan bir bölümünü de kısmen içermesi bekleniyor. Bu devlet BURADA DOĞMAMIŞ olan insanlar tarafından YÖRENİN YERLİLERİ ALEYHİNDE kurulduğu için, FİLİSTİN TOPRAKLARINDA ARAZİLER SATIN ALAN YAHUDİLER TARAFINDAN TEK TARAFLI OLARAK İLAN EDİLEN İSRAİL’E BENZER BİR SÖMÜRGECİ PROJE söz konusudur. ‘Rojava’ adı bu toprakları, 1920 yılında SEVR Konferansı aracılığıyla ilan edilen Türkiye’deki ‘Kürdistan’dan ayırmak için seçilmiştir…»

Aynı yazıdan:

«… BATI BASINI, tüzük gereği PKK/YPG yönetici kadrolarının yarısı gibi Kürt savaşçılarının yarısının da KADIN OLDUĞUNU aktarıyor. OYSA SAHADA KADINLARA ENDER RASTLANIYOR. Gazeteciler aynı şekilde, bir kadın tarafından öldürülmenin cennete gitmeyi engelleyen bir lanet sayılmasından ötürü kadın savaşçıların cihatçıların korkulu rüyası haline geldiğini belirtiyor. İLGİNÇTİR Kİ AYNI BASIN SURİYE ARAP ORDUSU BÜNYESİNDE DE cihatçıların erkek mevkidaşlarına yönelik olduğu gibi aynı öfke ile saldırdıkları KADIN SAVAŞÇILARDAN OLUŞAN BİRLİKLERİN VAR OLDUĞUNU GÖRMEZDEN GELİYOR…»

Aynı yazının sonu:

«… Suriyeli YPG ile Türk HDP’nin programları ABD’NİN STRATEJİSİYLE uyuşmaktadır. Pentagon 2001 yılından beri orta vadede “Genişletilmiş Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesini” yani BÜYÜK DEVLETLERİN KENDİSİNE DİRENECEK GÜCÜ OLMAYAN küçük homojen devletlere bölünmesini öngörmektedir. Daha da UZUN vadede, bölgeyi topyekun olarak başlangıçtaki kaos ortamına geri döndürmek için bu devletleri BİRBİRLERİNE DÜŞÜRMEYİ hedeflemektedir. ‘Rojava’ bir bağımsız devlet olarak ilan edilmedi, çünkü yeni ÖCALAN’A GÖRE, HER ULUS DEVLET KÖTÜDÜR. NATO’ya göre, bir kez yıkıldıktan sonra Suriye ulus devletinden sonra kurulacak olanlar gibi diğer özerk devletlerle konfederasyon oluşturması gereken tam bir özerk devlettir. ‘Belediyecilik’ düşüncesinin kaynak alındığı ABD’li TEORİSYEN Murray Bookchin’e göre liberter belediyelerin demokratik olarak işleyebilmesi için HOMOJEN olmaları gereklidir. ‘Barışçıl’ YPG halen bu yüzden ‘Rojava’da ETNİK TEMİZLİK yürütmektedir.»

Üstteki makalenin altına eklenen Voltairenet sayfa notu:

«Aktardığımız bilgilerin doğruluğuna çok önem verdiğimiz için, bu makaleye Rojava’da NATO ve YPG güçlerine katılan bir Alman anarşist grubu tarafından çekilmiş video görüntüsünü de eklemek istedik. Bu kanıtı, 10 Eylül akşamı YouTube hesabımıza yükledik. Bizimle aynı hakikat yaklaşımı içerisinde olmadığı açık olan YouTube bu kanıtı “ilkelerine aykırı” olduğu için hemen sansürledi.»

Youtube’un sahibi Koreli Kim değil herhalde deyip geçelim. (Meyssan’ın üstte kesimler naklettiğimiz yazısının tamamındaki her fikrine katılmadığımızı da ayrıca belirtelim)

Washington’un çok önem verdiği şu siber meselesine dönelim:
– “Türkiye’nin Zorunlu Seçeneği” (9/8/17) başlıklı yazıda değinmiştik:
Şi (CHE) Cinping 2003 Haziran’ında ABD’yi ziyaret etmişti. Barak Obama, nezaketsiz biçimde, ‘misafir’ etttiği kişiyi (Çin hükümetini) “Amerikan kurumlarına yönelik siber casusluk faaliyetleri yürütmekle” suçlamıştı. (Böyle bir densizliği uluslararası arenada yapsa yapsa Koreli Kim yapabilir herhalde, ya da badem bıyıklı yılbaşı dansözü siyasetçiler)
Oysa, Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hua Çunying, “Çin daima her türlü siber saldırının karşısında olduğunu beyan etmiştir. Biz internet güvenliği konusunda ABD İLE KAPSAMLI VE YAPICI BİR DİYALOG YÜRÜTMEYİ arzu ediyoruz. Ancak bu tarz temelsiz suçlamalara ve spekülasyonlara karşıyız, zira bunlar taraflar arasındaki işbirliği çabalarını baltalayacaktır” diyordu.
Çin Ulusal Bilgisayar Ağı Acil Müdahale Teknik Ekibi Koordinasyon Merkezi Direktörü Huang Çengqing ise, ELLERİNDE ABD’Yİ SİBER CASUSLUKLA SUÇLAMAYA YETECEK BİR YIĞIN VERİ OLDUĞUNU ancak bunun sorunu çözmeyeceğini dile getiriyordu.

Yani? Yanisi şu:
ABD, Çin tehditlerinden ve Rusya yaptırımlarından sonra (ki Almanya bile YOK/YUH artık demek zorunda kalmıştı), son olarak İran’a da yeni yaptırım kararları aldı.
Konu yani bahane aynı: SİBER saldırı.
Tüm bunlar, emperyalizmin ACZİYETİNİ gösteriyor.
Çünkü emperyalizm yeniliyor ve gittikçe saldırganlaşıyor.
(Diğer ülkelerdeki tetikçilerini de aynı kendisi gibi ‘agresifçe’ devreye sokuyor; örneğin Türkiye’de, Türk Ordusunu ‘katliamcı’ olmakla suçlattırıyor, vs.)

Hatırlayalım, “Gördüm, arttırıyorum!” (28/12/16) başlıklı paylaşımdan:

«… Rusya’yı siber saldırı ile suçlayıp ona karşı ‘sürekli’ hamleler yapan ABD, Karlov suakastiyle şu mesajı da verdi: “Bak Tayyip, senin de korumalığını yapan, kendi eğittiğimiz kripto FETÖ elemanına, Rus elçisini vurdurttuk. Bu sana son uyarı! Anlarsın ya…”
Erdoğan, mesajı aldı.
Kendisine, “Eski politikaya yani AB’D saflarına geri dön, FETÖ ile yeniden birleş, cumhurEŞbaşkanı olarak Kürdistan’ı kurun” dendiğini anladı…»

Aynı tarihlerde, Thierry Meyssan da (27/12/16) yazdı:

«… Katar, geçen Mayıs ayından beri Brüksel’deki NATO merkezinde bir daimi temsilciliğe sahip olmasına rağmen, cihatçılarını yalnız bırakmıştır. Diğer gelişme ise Türkiye’ye ilişkindir. Bu ülke her ne kadar Devlet olarak NATO üyesi olmayı sürdürse de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şahsen Washington’un rakibi haline gelmiştir. Son genel seçimlerden beri, sonuncusu 15 Temmuz’da olmak üzere CİA bugüne kadar onu DÖRT KEZ öldürmeye çalıştı…»

Bunlara ilaveten, yedi küsur ay sonra ‘Erdoğan dikkat etmeli’ (8/8/17) diye uzun bir yazı kaleme aldık.

Peki ne oldu?
Gitler, geller, gelgitler, derken..
S-400 anlaşması imzalandı.
Ne diyelim?

– Gün doğmadan…
– Gecenin en karanlık anı…
– Dereyi görmeden…

Cem’in dediği gibi, “evriSink lidıl lidıl intu dı midıl”.
Ortadan seçiniz birini.

+