TARİHTE 19 MAYIS

Üç makale:

– 19 Mayıs 1936, Ulus
– 20 Mayıs 1936, Cumhuriyet
– 19 Mayıs 1937, Akşam

19 Mayıs 1936 Salı
F.R. Atay, Ulus, sf. 1,2

Başbetke

19 MAYIS

Her 19 Mayıs’ta o günü tekrar göz önüne getireceksiniz: Galib devletler İstanbul’dadır; İzmir’dedir; Antalya’dadır; Adana’dadır. Ve ileri kollar daha şimdiden içerlere doğru sokulmuştur.

Hep birlikte hazır bir plânı tatbik etmek üzeredirler: Şarktan, Ermenistan, Sivas’a kadar gelecektir. Sivas bile Fransız nüfuz bölgesi içindedir. Cenupta Kilikya, Suriye mandasının sınırları içine katılacaktır. İzmir ve hinterlandı – Kim bilir nereye kadar? – Türk kalmıyacaktır. İstanbul’a Fas sultanının paytahtı kadar, bir devlet merkezliği verilecek, veya o bile verilmiyecektir. Daha Pontos hikâyesi de var.

Padişah ve halife bunların hepsini, imzası ile tanıyacaktır.

Böyle bir Türkiye’nin en fakir, en düşkün, en şerefsiz sömürgelerden farkı kalmıyacaktı.

Anadolu’da taraf taraf kalkınma var. Istırap ve isyan Türk milletini şuurunun en derin yerlerinden sarsıyor. Fakat hayale kapılmayınız: Bütün çeteler nihayet tenkil olunacak, galip devletlerin muntazam orduları, padişah ve halifenin tasdik ettiği zilleti bütün memlekete tanıtmak için harekete gelecektir.

Türk milletinin taliini değiştirecek bir mucize lâzım. Bu mucize ne gökten inecek, ne insanların merhametinden gelecektir. Bu mucize ancak bir şefin dehası ile hakikat olabilir. Bu şef, milletin istırap ve isyan hissini kullanabilir, millet, kendi padişah ve halifesi de içinde olarak, bütün dünyayı bir tarafa atıp ona bendolur ve O modern bir ordu kurabilirse, tekrar kurtuluş ümidine kavuşabiliriz.

Bir Mustafa Kemal, ve yalnız ve ancak o lâzım. Mukadderi eğüp bükecek iradesi, zaferleri, halk ve hürriyet aşkı, bütün şeflik hassaları, dehası ve tecrübesi var. Fakat tarihte unutulmaz bir şan kazanmak için başka bir haznesi daha var: Türk milleti şefe inanmağı, sefe bağlanmağı, fedakârlık ve kahramanlığı bilir. Büyük bir şef bu milletle, ve bu millet büyük bir şefle çalışabilir. İkisi biribirini tamamlamaksızın, ikisi biribiri ile kaynaşmaksızın ve yoğrulmaksızın, ve biribirine inanmaksızın yeni Türkiye mucizesi imkânsızdı.

19 Mayıs Türk kurtuluşunun başlangıcıdır: Fakat millî bütün davalarımızı içine alan bu kurtuluş, hiç bir askerlik ve inkilâb zaferi ile bitmiş değildir. Kurtuluş, ilk günlerinde olduğu kadar çetin bir savaş olarak devam etmektedir ve rüyalarımızın kuvvetli, kalabalık, bayındır, medenî büyük Türkiye’si tamam oluncaya kadar sürecektir.

Eseri, her türlü tehlikeye karşı müdafaa eden ve ona her türlü inkişaf kudretini veren tılsım ise, yukarda söylediğimizdir: Şef ve millet birliği sancağı altında, durmaksızın, yılmaksızın, usanmaksızın ilerlemek!

Falih Rıfkı ATAY
19/5/1936

+

20 Mayıs 1936 Çarşamba
Cumhuriyet, sf. 1,6

19 Mayıs’ın manası

Yeni Türkiye’nin temeli atıldığı gün

Dün 19 Mayıs’tı ve Türkiye’nin en küçük köyünden en büyük şehrine kadar her yerinde, on yedi yıllık millî tarihi bilen, duyan ve ezber eden her yurddaşın yüreğinde heyecanlı bir hava dolaşıyordu. Çünkü o gün yeni Türkiye’nin temel taşı atılmıştı. Çünkü o gün Cumhuriyet güneşinin mübarek nüvesi yurdun göğsüne işlenmişti. Çünkü o gün millî inkılâblarımızın ana hattı yazılmıştı. Çünkü o gün Atatürk, İstiklâl Harbi’ni açmak ve öldürülmek istenilen Türk milletini ayaklandırmak üzere Samsun’a ayak basmıştı.

Tarihte birçok büyük şahsiyetlerin şu veya bu yere ayak bastıkları tesbit edilmiştir. Meselâ Annibal’in İspanyaya, Sezar’ın Gol ülkesine, Napolyon’un Mısır’a girdikleri gün birer büyük hâdise olarak kabul olunur. Fakat yazılı ve yazısız tarihte bir şehre çıkıştan yeni bir devlet ve göz kamaştırıcı inkılâblarla dolu yeni bir tarih doğuşunun eşi yoktur. Bu harika, Atatürk’ün Samsun’a adım atmasile vücud buldu ve onun o şehre ayak bastığı gün, Türk milletinin bahtı açıldı, Türk tarihinin şerefi yükseldi, parlak bir devrin yılları sıralanmıya başladı.

Eğer Atatürk Samsun’a gitmeseydi, her gününde bir başka ışık yaşıyan şu on yedi yıl, cihan tarihinde yer almıyacaktı; Türk’ün talihi siyah kalacaktı ve Türk milleti – tasviri değil, tasavvuru bile tüyler ürpertecek – facialar içinde eriyecekti. Onun kara bir vaziyetten beyaz ve bembeyaz bir istikbal yaratmak, idam sehpasına götürülmek istenen meyus bir kütleden diri ve dipdiri bir millet çıkarmak amile mücehhez olarak Samsun’a gitmesidir ki bütün o kat’i ihtimalleri kökünden giderdi, kuvvete ve satvete dayanan düşman emellerini kan ve ateş içinde boğdu ve bu imha edilmiş emellerin üstünde bugünün Türkiye’sini yükseltti.

İnönü şanlı bir zaferdir, Sakarya millî bir destandır, Dumlupınar tarihe parmak ısırtan bir deha hamlesidir, Mudanya cihanı yenen Türk’ün mes’ud bir tebessümüdür, Lozan genc Türkiye devletinin emperyalizme diz çöktürdüğü andır. Fakat bunları sırasile halkeden 19 Mayıs 1919 günüdür. Dediğimiz gibi o gün olmasaydı o zafer, o destanlar, o hamleler, o tebessümler ve o hakimiyetler olmıyacaktı.

Bu sebeble dün hepimiz, gözümüzü ruhumuza çevirerek on yedi yıl evvel Samsun’a çıkan Atatürk’ün aziz hayalini selâmlıyorduk. On yedi milyon Türk ayni vazifeyi her yıl yapacak ve bugünü millî varlığımızın temeli sayacaktır.

Cumhuriyet
20/5/1936

+

19 Mayıs 1937 Çarşamba
H.A. Yücel, Akşam, sf. 1,4

19 Mayıs

1919 senesi Mayıs’ının 19’uncu Salı günü sabahı…

Yalnız bu sene değil, yalnız bu ay, hattâ yalnız bugün ve bu sabah vakti değil; Mustafa Kemal’in Samsun’da vatan topraklarına ayak bastığı an, o küçük ve bölünmez zaman, Türk tarihinde yeni bir devrin başlangıcı olarak her Türk’ün can evinde yaşıyor ve yaşıyacaktır. Osmanlı devleti gibi çürük, pusulası bozuk bir vapurda, galib devletlerin hakkımızdaki duyguları gibi kudurmuş, coşmuş Karadeniz’in amansız dalgaları arasında yol alan büyük insan, vapurun çürüklüğüne bakmıyarak ve denizin kudurmuşluğuna göğüs gererek nasıl selâmet kıyılarına varıyorsa gene o büyük insan, vatanını kapıldığı müthiş girdabın içinden yakalayıp şerefine, haysiyetine ve öz varlığına kavuşturacak…

Ordu yok, top yok, tüfek yok, para yok, hattâ devlet yok. Sadece millet var ve milletini kendi yüreğinde bir aşk, bir hayat olarak duyan Mustafa Kemal var. Var olan millet, kendine, kendinden bir baş arıyor; milleti için canını vermeğe azimli olan Mustafa Kemal, ondan, milletten başka bir varlık tanımıyor. Onun için 19 Mayıs, Mustafa Kemal’in ihanetlere, hiyanetlere, hamakatlere, korkaklığa, alçaklığa, öldürenlere ve ölümlere isyan ettiği ve milletine isyan ettirdiği gündür. Türk milleti, Mustafa Kemal’in şahsında kendini buluyor ve gene onun şahsında, öz varlığına tecavüz edenlere taarruz etmek kudretini kazanıyor. Türk tarihinde hakikî ihtilâl, 1919 yılının 19 Mayıs’ında başlamıştır.

Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı; korkunç bir felâketin pençesinde inliyen bir sevgiliye, vatana, onu kurtarmağa koşup gelen bir âşığın kavuşmasıdır. Bu andan sonradır ki Türk’ün istiklâl savaşı başlıyor. Bu savaşla yurdda yeniden hayat başlıyor, şeref başlıyor, haysiyet başlıyor ve devlet başlıyor. Savaş çetindir. Düşman yaman, hainler inatçı, Osmanlı devletini hâlâ yerlerde sürünse de muhafaza etmeğe çalışanlar duygusuz, akılsız ve insafsızdır. Fakat bunların topuna birden isyan eden milletin başındaki büyük insan; ciddî, samimî, fedakâr, azimli, cesur ve kahramandır. Mustafa Kemal, tepeden tırnağa, şahlanmış bir imandır. O, yenilmiyor, yeniyor. Zulmü, kahrı, iç ve dış bütün düşmanları yeniyor. Cumhuriyet, bu galebenin ebedî remzidir.

Mustafa Kemal, bu mucizeyi yaratmak için Samsun’a ayak basalı, tam on sekiz yıl geçti. Demek bugün on sekiz yaşında bulunan ve on sekizinden daha küçük olan gençler, o gün, henüz dünyada yoktular. Demek, sayısı milyonlara varan bu gençlik kütlesi; hür, müstakil Türk vatanının bulutsuz, onun gözleri gibi süt mavi göklerine gene onun yarattığı mesud zamanlarda gözlerini açtılar ve hür, müstakil vatan topraklarına, onun bahşettiği bahtiyar devirde ayak bastılar. – O topraklar ki bizim yüreğimizdir ve o topraklar gibi bizim yüreklerimiz de ona minnettardır. – Demek on sekiz yıllık bir çağdaş ordusu, ilk önce onun hayat verdiği havayı teneffüs ettiler. Bu ne mazhariyet?..

Türk gençliği bu mazhariyetin kadrini elbette bilir. Bilir ki her Türk için vatan sevgisi, millet muhabbeti, Mustafa Kemal’e bağlılık ve Mustafa Kemal’e sevgi ve minnetle başlar. Bilir ki o, bizimdir; biz, oyuz. Bilir ki onu andığımız her an, bizim için en büyük bayramdır. Bilir ki faniliğe vadedilmiş saadetleri, onun bizi ve bizim onu mesud görmemizde bulmaktayız. 19 Mayıs, bu mesud anlarımızdan biridir ve onun için Türk gençliğinin bayramıdır.

Hasan – Âli YÜCEL
19/5/1937

+

Örnek birkaç fotoğraf:

Resim 1 (20/5/936, Ulus)
Resim 2 (20/5/963, Ulus)
Resim 3 (20/5/936, Cumhuriyet)
Resim 4 (20/5/936, Cumhuriyet)
Resim 5 (20/5/937, Akşam)
Resim 6 (20/5/937, Akşam)

..