CUMHURİYET ve DEMİRYOLU

Aşağıdaki makale;

1’e mal olduğu halde -enaz- 10’a ihale edip “milletin vergisiyle” YOL YAPAN ve bu yolları da cumhuriyet rejiminin yaptığı yolların güzergahlarından geçiren zübüklere ithaftır.

22 Sonteşrin (Kasım) 1935 Cuma
Ulus, sf 1-5
F. R. ATAY

Gündelik

DİYARBEKİR’DE…

Bayındırlık Bakanı ile misafirlerini Ankara’dan götüren tren, şimdi Diyarbekir’dedir. Bu yolun üstünde, ve yalnız Ulukışla ile Fevzipaşa arasında, eski hatların küçük bir parçası var. Ankara’dan Ulukışla’ya kadar 543, Fevzipaşa’dan Diyarbekir’e kadar 505 kilometrelik demiryolu, tamamiyle Cumuriyetin eseridir.

Şimdiye kadar döşediğimiz rayların uzunluğu 2628 kilometreyi, ve ancak Türk milletinin kesesinden harcadığımız para 282,000,000 lirayı bulmuştur. 940 senesine kadar daha 516 kilometre yol yapacağız. Biri 32 yıl hüküm süren beş padişahın, ayrı ayrı, Alman, İngiliz, Fransız ve diğer Avrupa kapitalistleri ile halk ve hazne zararına birleşerek başarabilip, Anadolu’da bıraktığı hatların uzunluğu 4083 kilometredir. Bunları da satın alarak millileştiren Cumuriyetin on altıncı yılında, 3144 kilometremizle, istibdat ve meşrutiyet idarelerinin Anadolu’da yaptıklarının dörtte üçünü aşmış olacağız. Kuvvetli Türk ordusunu temelinden kurduğumuz, endüstrimizin büyük kısmını devlet hesabına yaptığımız, Ankara şehrini inşa ettikten başka, yurdun her köşesinde bir sürü bayındırlık işlerine masraf ettiğimiz, memur maaşlarını ve hükümetin normal işleme masraflarını günü gününe ödediğimiz ve HİÇ BİR TARAFTAN ÖDÜNÇ PARA ALMADIĞIMIZ düşünülecek olursa, hep birden, bu esere ancak BÜYÜK vasfını verebiliriz. İş bu kadarla bitmiyecektir: Erzurum yolundayız. Van’a gideceğiz. Edirne – Kars, Edirne – Van, Edirne – Antalya önümüzdeki senelerde hakikat olacaktır. Bütün memleket sınırlarını ana istikametlerde birleştiren vatan demiryollarından sonra, Anadolu’nun her tarafını ray boyuna çıkaran vatan şoselerine sıra gelecektir.

Diyarbekir, şimdiki hatlarımızın şarkta en uzak noktasıdır. Fevzipaşa’dan oraya kadar demiryolumuz Malatya, Elâziz ve Ergani gibi merkezlerden geçiyor.

Bütün tren uğrakları, makine devrine, girmektedirler. Yalnız bu kadar değil, tren uğrağı bir kasabaya gittiğinizde, Halkevlerinde veya hükümet konaklarında etrafınızın kalabalık mekteb gençliği ile kaplandığını görüyorsunuz. Sulh zamanının medeniyet vasıtalarını taşıyan ve yayan demiryolu, geçtiği yeri boğucu Asya gurbetinden kurtarmakta ve taze memleket kuvvetlerini kendine doğru çekmektedir. Toprak genişliği ile nüfus sıklığının tam bir nisbette olmadığı memleketlerde, demiryolundan daha elverişli ve daha pratik bir taşın ve birlik cihazı olmadığına şüphe yoktur.

Uzak yerlerde, bazan, birkaç ay kasabalar içinde hapis kalanlar, posta yüzü görmiyenler, İstanbul’u dünyanın öbür ucunda zannedenler olduğu gibi, büyük merkezlerden Anadolu içine seyahati, zihinlerinde, yeni dünyaya gitmek ihtimalinden daha uzak tutanlar olduğunu biliriz. Demiryolları vatanın yalnız coğrafiğ birliğini değil, daha mühimmi, vatanın maneviğ havasının birliğini vücuda getirmektedır. İmparatorluk devrinde, her vilayeti bir başka memleket kadar biribirine yabancı bir kıta olan Küçükasya, cumuriyet devrinde, modern hakikatı ile, vatanlık şartlarını kazanmıştır. Fikir ve hisleri biribirine ulaştıran, biribiri ile kaynaştıran butün vasıtalar, hocalar, kitablar, gazeteler, gelip gidişler, kolay ve daimî ekonomi münasebetleri, ticaret ve değişim, raysız ve yolsuz, bu şartları gerçekleştiremedi. Bir tarafı elektrik medeniyetinin  hızını alırken, bir tarafı katırdan başka vasıta kullanamıyan yani Mamud devrine bile giremiyen bir memleket, öz kudretlerinin verebileceğinin pekazını kullanabiliyor demektir. Kavur’un İtalyan birliğini yapmak için ilk düşündüğü çare, demiryolu idi. Cumuriyet Anadolu’yu böyle bir zaruret içinde buldu.

Diyarbekir hattının işletmeye açılışını, gözlerimiz daha şarka, daha şimale çevrilmiş olarak, selâmlıyoruz.

Falih Rıfkı ATAY
23/11/1935, Ulus

pS1.

23 Sonteşrin (Kasım) 1935 Cumartesi
Ulus, sf. 1-5-6

Bakır yolumuz törenle açıldı

“Diyarbekir, şark sınırlarmızı kuşatacak hatların bir başlangıcı olacaktır” Ali Çetinkaya

Diyarbekir, 22 (A.A.) Hususi aytarımızdan: Fevzipaşa – Diyarbekir hattının açılış töreni bugün Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya tarafından yapılmıştır.

Diyarbekir’e trenin bu ilk girişile büyük bir işin ilk safhası bitmiştir. Bu suretle İsmet İnönü’nün sarsılmaz bir irade ile yurdumuzu demir ağlarla örmek yolunda güttüğü sıyasanın gözettiği bütün ilk noktalara varmış bulunuyoruz. Filhakika 1924 yılında Ankara istasyonunda ilk cıvataları sıkıştırılan rayların bir ucu, parmakla sayılan yıllar içinde, Kayseri – Sıvas üzerinden Samsun’da, Çankırı üzerinden Filyos’ta, Karadeniz’e, batıda Balıkesir’e, Ereğli’ye vardı. Bugün Diyarbekir’dedir.

Şimdi burda Diyarbekir kapıları önünde çınlayan lokomotif düdüklerinin bütün vatan semalarında akisler yapan ve bütün Türk milletinin kalbinde tatlı heyecanlar uyandıran sesleri bu başarıyı müjdelemektedir. Varılan her nokta gibi Diyarbekir de artık bizim için bir intiha değil, daha ileriye, yurdun en uzak sınırlarına kadar gene bu yolda gidişin bir merhale noktası olacaktır. Dün de böyle olmuştu. 1935’in sonuna kadar Sıvas’tan Erzurum’a giden yol 43’üncü, Malataya’dan Sıvas’a giden yol da 45’inci kilometreye varmış olacaktır. Birkaç gün sonra Afyon’dan Antalya’ya giden hattın 112 kilometresi işletmeye açılacaktır. 1924’de hayal arkasından koştuğumuzu söyliyenler, Türkün yapıcı kudretinden sarsılmaz enerjisinden şüphe edenler vardı. Bugün yurdun dört bucağını, 2628 kilometre ray yayılmış ve Türk milleti bütün diğer yurd işleri arasında yalnız bu iş için bugüne kadar 282 milyon 300 bin lira vermiş bulunuyor. Bizi Diyarbekir’e getiren trenin lokomotifi Atatürk’ün millî renklerimizle ve hurma dallarıyla bezenmiş portresi altındaki levha batı ilinin selâmını taşıyor. Vagonların üzerindeki dövizler bir hayal değil, hakikatin tâ kendisi: “1222 kilometre iki günden az bir zamanda”, “dün kömüre varmıştık, bugün bakıra geldik, yarın da Erzurum’dayız.”

Bir zamanlar hayal arkasından koştuğumuzu söyliyenler bugün burada Diyarbekir kapıları önünde kurulan takın altından geçen çelikleşmiş hakikati gene  bu tak etrafında halkalanmış on binlerce insanın en büyükleri Atatürk’e nasıl sarsılmaz bir inanç ile bağlı olduğunu, başta İsmet İnönü ile, büyük işlerin başarılmasında onunla birlikte çalışan arkadaşlarına karşı olan nimet ve saygılarının açık ve içten olan ifadelerini görmeli ve işitmeli idiler. Biz Ankara’dan buraya gelinceye kadar geçirdiğimiz her yerde de bu candan duyulan temiz bağlılığın tezahürünü gördük.”

B. Çetinkaya’nın açılış söylevi

Bayındırlık Bakanı Çetinkaya’nın sıksık alkışlarla kesilen söylevi şudur:

– Sayın yurddaşlar,

Kömür yolunun Karadeniz kıyısında, Filyos’ta açılma törenini yapıp döndükten sonra ayın yirmisinde trenle Ankara’dan hareket ederek aynı töreni yapmak üzere değerli yurdumuza Diyarbekir’e geldik ve her şeyden evvel, ATATÜRK’ün pek yakından tanıdığı ve çok sevdiği Diyarbekirlilere kıymetli selâm ve sevgilerini getirdiğimizi tebşir ederim. Ankara’dan itibaren trenle Anadolu yaylalarını boydan boya aşıp Kayseri- Niğde – Adana – Fevzipaşa – Malatya – Elaziz ve Ergani Bakır madeni istasyonlarından geçerek katettiğimiz mesafe (1315) kilometredir.

Diyarbekir Anadolu’nun İran ve Irak sınırlarında büyük bir mıntakanın ilk ve mühim benderlerinden ve transit merkezlerinden biri ve eski şark kervanlarının uğrak yeri ve tarihî bir belde olduğu malümunuzdur. Eskiden, on dördüncü ve on beşinci asırlarda şarkın yelkenli gemileri Hind denizini katederek bir taraftan Kızıldeniz vasıtasiyle Mısır kıyılarına diğer taraftan Basra körfezini ve Dicle suyunu takip ederek Musul’a gelirler ve buradan hamulelerini kervanlar vasıtasiyle Diyarbekir’e ve Diyarbekir’den Anadolu’yu katederek garba ve İstanbul’a doğru naklederlerdi. O tarihlerde ki Diyarbekir’in ipekli ve pamuklu dokuma ve sair sanat işleri en makbul ticaret emtialarından biri idi.

Diyarbekir bugün demiryolu vasıtasile bir taraftan Malatya ve Sıvas üzerinden Samsun’da Karadeniz’e ve diğer taraftan yine Malatya ve Adana üzerinden Mersin’de Akdeniz’e ve Kayseri’den geçerek cumuriyetin idare merkezi ve kalbi olan Ankara’ya ve daha ötede Marmara ve Ege denizine bağlanmış oluyor.

Hat şüphesiz Diyarbekir’de kalmıyacak; şarkta dost ve kardeş memleketlerin demiryollarına kavuşacak ve birleşecektir.

Diyarbekir ve havalisi ve şark illeri bu defa da 14 ve 15 inci asırlarda olduğu gibi şarktan garba geçen kervanların uğrağı değil; fakat garbtan şarka yirminci asrın medeniyetini, fen ve sanatını nakledecek olan Demiryolunun ve ticaretin mühim bir umran ve refaha da ermiş bulunacaktır.

İşte bu tarihi yurd parçasının bugün umran ve terakki yolunda husule gelen değişikliği, yeni Türk rejiminin ve Atatürk devrinin ve onun büyük Başvekili İsmet İnönü hükümetinin şaşmaz şimendifer siyasetinin hayırlı ve mühim ve müsbet neticelerinden biri olduğunu gurur ve iftiharla görmekteyiz.

Sanayi âleminin daima gıpta ettiği kömür, bakır gibi iki kıymetli cevherin en verimli hazinelerine malik olmak yurdumuzun en büyük nasibelerinden biridir. Kömür, endüstri ve nakil işleri için sonsuz bir kudret kaynağı olduğu gibi bakır da başta elektrik olduğu halde sanayi için en mühim unsurlardan biridir.

Dünya kurululalıdanberi yer altında kalmış olan bu iki hazinenin kapılarını açarak yirminci asrın en yeni ve mütekâmil usulleri ile işletmek ve bundan yurdumuzu faydalandırmak cumurluk hükümetinin gayelerinden biridir.

Bunun içindir ki bir taraftan demiryolu siyasetimizde devam ederken diğer taraftan cevherlerin bulunduğu sahalarda fen ve sanatın lüzum gösterdiği tesisatı vücuda getirmek ve fabrikalar kurmakta çok ehemmiyetle uğraşılmaktadır; ve yakın bir zamanda tam bir faaliyete geçilecektir.

Yurdumuzun en feyizli yerlerinden biri olan bu havalinin mahsulü ile beraber bakır cevheri ve bunun işletilmesi için icap eden kömür ve madene yakın bir sahada keşfolunan krom madeni ve sair levazımın nakli demiryolumuzun en emin bir surette içletilmesini ve verimini temin edecek amillerdendir.

Hükümetin çıkardığı Ergani istikrazının tehalükle ve pek kısa bir zamanda kapatılması hususunda halkımız tarafından gösterilen büyük itimadın ne kadar yerinde olduğu yakın bir gelecekte filen görülecektir.

Bu meşhur bakır madeninin yolu üzerinde bulunması dolayısiyle bakır yolu adını verdiğimiz bu hat eski Bağdat yolu üzerindeki Fevzipaşa istasyonundan başlıyarak Seyhan, Maraş, Gazianteb vilayetlerinin topraklarından geçmekte ve şimali şarki istikametinde Malatya ve Elaziz vilâyetlerine uğrıyarak Yolçatı istasyonunda Elaziz’e bir kol ayırdıktan sonra cenuba doğru dönerek Ergani bakır madenlerine, ve Diyarbekir’e varmaktadır. Şu suretle hattın içerisinden geçtiği altı vilâyetin nüfusu bir milyon yedi yüz bin ve civarında bulunan diğer dört vilâyetin nüfusu yedi yüz elli bin olduğuna göre hemen iki buçuk milyonluk bir halk kütlesi bu yolun feyzinden daha yakından istifade etmiş olacaktır.

İşbu bakır yolunun Fevzipaşa’dan Diyarbekir’e kadar olan uzunluğu (505) kilometredir.

Üzerinde 37 adet istasyon ve (13609) metre tulünde (64) adet tünel ve (1910) adet menfez ve büyük ve küçük köprü vardır. Bunlar arasında Göksu viyadükü ve Fırat nehri üzerindeki betonarme köprü (Fırat köprüsü) yeryüzünde sayılı fen ve sanat eserlerinden birer örnektir.

Hattın masarifi (65) milyon liraya baliğ olmuştur. Bu paranın yalnız (12) milyonu dahilî istikrazla (53) milyonu da Devlet hazinesinin daimî varidatı ile temin edilmiştir. Hat 1927 senesinde kömür yolu ile birlikte Nafıa Vekâleti’nin mühendislerinin , fennî nezaret ve mürakabesi altında İsveç ve Danimarka grupu vasıtasiyle inşa edilmeğe başlanmıştır. Bu grupla hükümet arasında yapılmış olan mukaveleye göre inşaat (436) ıncı kilometreye kadar devam ederek Ergani bakır madeni hizalarını geçmiştir.

Grup buraya kadar olan vecibelerini kömür hattında olduğu gibi memnuniyeti mucip bir surette başarmıştır. Bundan sonraki Diyarbekir’e kadar olan (70) kilometrelik kısmın yeniden malî bir tertibe ihtiyaç kalmaksızın doğrudan doğruya kendi fen adamlarımız vasıtasiyle inşası.

Cumurluk devrinde yapılan Samsun – Sıvas hattı ve Elaziz şubesi inşalarında çalışarak bilgi ve tecrübelerini filen isbat etmiş olan Türk mühendislerimizin idare ve faaliyetlerine verilmiştir. Büyük ve küçük iş ve fen arkadaşlarımızın bu imtihanı da yüz aklığı ile başarmış olmalarının verdiği sonsuz gurur ve iftiharı burada huzurunuzda bir kere daha ızhar ederek cümlesine teşekkürler ederim.

Yurddaşlar!

Bilirsiniz ki şimendifer siyasetine cumuriyetin ilk yıllarında ve İsmetpaşa hükümeti zamanında başlanmıştır. Bu siyasetin ilk hedefi Ankara’dan başlıyarak Kayseri’den geçmek üzere Sıvas’a ve Samsun’dan başlıyarak yine Sıvas’a varmak ve kömür havzasını iç Anadolu’ya bağlamak ve Akdeniz kıyılarından bakır madenine erişmek ve Kayseri Ulukışla ile Kütahya Balıkesir aralarını birleştirmek idi.

Hemen on seneye varan bu devre içinde sırasiyle bahsedilen hatlar yapılmış ve bugün kömür ve bakır yollarının işletmeye açılması ile istenilen gaye elde edilmiştir. 2628 kilometreye baliğ olan bu yeni demiryolu şebekesi için devlet hazinesinden 282,300,000 lira sarfedilmiştir.

Ortalama bir hesab ile her seneye (23,525,000) lira masraf ve 219 kilometre yol düşmektedir.

Bununla beraber işbu birinci devre içinde cenupta Antalya, şarkta Erzurum hatlarının inşalarına başlanmış ve devam edilmekte bulunmuştur.

Gerek bu hatların ve gerekse Van’a ve hududa doğru yapılması musammem hattın inşasına aynı hız ve hamlelerle devam edilecektir. Bir taraftan bu yeni hatların inşalarına devam etmekle beraber diğer taraftan 1934 senesinde ecnebi imtiyazı altında olan 706 kilometrelik İzmir – Kasaba temdidi hattı satın alındığı gibi bu sene de 61 kilometrelik Aydın hattı satın alınarak devlet demiryollarına ilhak edilmiştir. Bugun devlet demiryolları idaresinde işlemekte olan hatların yekûnu evvelce satın alınan Anadolu ve Bağdat hattı ile diğer bazı şube hatları da dahil olduğu halde ve yeniden inşa edilenlerle beraber (5700) küsur kilometredir.

Bu yekûna Sıvas – Erzurum ve Malatya – Sıvas istikametlerinde inşa edilmiş olup henüz açılmamış olan hatlar dahil değildir.

Arkadaşlar!

Yukardanberi izahına çalıştığım demiryollarımız bugün cumuriyet hükümetinin millî birlik ve varlığının ve içtimaî ve iktısadi siyasetinin temeli olmuştur.

Memleket müdafaası bakımından istiklâl savaşında karşılaştığımız güçlüklere bir daha maruz kalmıyacağız. Hususiyle yolsuzluk yüzünden harbıumumî facialarını tekrarlayıp da ıstırablarınızı yaşatmak istemem. Bugün vatan müdafaasına bir işaretle hemen ülkemizin her köşesinden derhal koşmak ve yetişmek imkânları temin edilmiş ve edilmektedir.

İçtimaî bakımından dahi vatandaşlarımızın biribiriyle kaynaşmalarını ve milli birlik ve kültürü temin edecek en mühim bir âmildir.

Milli ekonomi bakımından da biribirinden farklı olan muhtelif istihsal mıntakalarımızı iktısat şartlarına ve halkımızın hayat ve maişetine uygun olarak yapmakta olduğumuz tarifelerle biribirine bağlamakta ve millî ekonomimizin tam ve mütevazin bir surette inkişafına hâdim olmaktadır.

Arkadaşlar!

Sözüme nihayet verirken milleti ve yurdu tam bir izmihlâlden ve siyasî ve iktısadî esaretten kurtardıktan sonra onu müreffeh ve mamur yapmak ve en yüksek medenî seviyeye çıkarmak için geceli gündüzlü çalışan ve ortaya işte böyle canlı eserler koyarak sevgili milletinin sonsuz sevgilerine kavuşan Ulu Önder’imize ve onun büyük Başbakanı İsmet İnönü’ne, Filyos’tan sonra Diyarbekir’imizden de binlerce minnet ve şükranlar.

+