Hasan Ali Yücel
Akşam, 11/10/1937
26 Pilevne kahramanı
Riga’dan gelen bir telgraf, 1877 harbinde Ruslara esir düşüp te Letonya topraklarında kalan 26 Türk askeri adına bir âbide dikildiğini ve onlar için bir hatıra töreni yapıldığını anlatıyordu. Bu küçük haber, şimdi varlıkları bir avuç toprak olmuş bu 26 Türkün hatıralarını kendi toprakları üzerinde ebedîleştiren insanlık sever ve kibar Letonyalılara kalbimde şükran hisleri uyandırdığı gibi derhal hayalimde büyük bir vakayı da canlandırdı. Türk askerinin şehameti kadar o devrin kudretini temsil eden saltanatın ve saltanat kölelerinin sersemliğini, idaresizliğini, aczini ve hainliğini düşündüm.
Son asır tarihinin Osmanlı imparatorluğuna tahsis ettiği son safhalar ve sahifeler ne kadar siyah, ne kadar kirli! Dünya saltanatı ve taç ile taht ihtirasının bir milleti nasıl mahvettiğini görmek için bunları okumak ve öğrenmek kâfidir. Meselâ 1877 Rus – Osmanlı muharebesinde Türklüğün ve onun namusunu hayatile korumaya çalışan Türk ordusunun beş düşmanı vardı: Rus, Sırp, Karadağ, Bulgar ve en fecii olmak üzere devrin sarayı ve sarayının sahibi. Türklük, işte böyle tecavüz çemberi içerisinde bulunuyordu.
Bütün düşmanlara rağmen Türk ordusu, harikulade fedakârlıklar, kahramanlıklar göstermekten geri kalmadı. Anadolu hududunda da muzafferiyetler görülmüşse de o muharebede bütün dünya efkârını hayran eden, hattâ düşmanları bile hürmete mecbur eden (Pilevne) müdafaası olmuştur. Bu müdafaanın başında Osman paşa vardı. Osman paşa Tokatlı bir Türktü. 1849’da mülâzim olarak Harbiye’den çıktıktan sonra aldığı her vazifede gösterdiği fedakârlık, zekâ ve dirayetle 1867’de paşa olmuş ve yaşı daha kırk beşe gelmeden müşürlük payesine ermişti.
Rus muharebesi patlak verdiği zaman Vidin’de bulunuyordu. Düşman ordusunun Balkanlara sarkmakta olduğunu görünce çok çabuk bir yürüyüşle Vidin’den çıktı ve Pilevne’ye yürüdü. İlk düşman hücumlarını, Türk askeri, aslanlar gibi döğüşerek, savuşturduktan sonra Pilevne artık muhasara edilmeğe başlanmıştı. Etraftan bütün ümitler kesildi. Yiyecek az, giyecek yoktu. Vurulan askerin yaralarına kıtık koyuyorlardı. Bir zaman geldi ki kıtığı da bulamaz hale geldiler.
Muhasaranın en feci anlarından birinde Osman paşa, Rus ordusu başkumandanı Gran Dük Nikola’dan şu mealde bir mektup aldı:
– “Pilevne, Rus ordusu ve hassa kolile grenadiye alaylarından bir çok askerî kıtalar tarafından kuş uçmıyacak veçhile muhasara edilmiştir. İttisal yolları büsbütün kesildi. Sizin için dışardan bir buğday tanesi getirtmek bile imkânsızdır. Müdafaadan vazgeçiniz. Aksi takdirde, dökülecek kanların mesuliyeti size aittir.”
Osman paşanın verdiği cevap şu olmuştu:
– “İdaremde bulunan askerler, cesaret, sebat ve şiddet göstermekte bir saniye bile geri durmadılar. Bugüne kadar sizinle ettiğimiz muharebelerin hepsinde onlar muzaffer oldular. Bir kaç misli ziyade olan askeriniz onlara cevap vermekten âciz kaldılar. Ve en sonra siz, kıyamet gibi askeriniz varken, gene hassa kolordusile grenadiye alaylarını muavenetinize çağırmaya mecbur oldunuz.”
– “Gornidobinyak ve Telis hezimetleri, oradaki askerî kıtaların esir düşmeleri, hariçle olan ittisal yollarının büsbütün kesilmesi ve tekmil yolların tutulmuş olması, beni teslime mecbur eyliyecek büyük şeylerden sayılamazlar. Askerimin hiç bir eksiği yoktur. Ve benim askerlerim namusu askerîlerini kurtarmak için henüz icap eden şeyleri büsbütün ikmal etmediler. Bugüne kadar biz kanımızı vatan ve din uğrunda ve sevgili padişahımız (!) namına akıttık; bundan sonra da sizinle kavga edeceğiz.”
Bu büyük hadise ve onun akıbeti cümlece malûmdur. Yaralı olarak düşmanlar tarafından elde edilen Pilevne kahramanı, askerlerinin cesaret ve sebatına güvenmekte haklı idi. Onu yıkan, esir ettiren, mağlûp olmasına sebep olan beyinsiz, iradesiz ve bilgisiz sevgili (!) padişahtı.
Yıllar ve yıllarca bütün Türk illerinde söylenmiş olan şu tarihî türkü, bütün bu acı noktaları masum telmihlerle tarihe nakletmiştir:
Koca Tuna akmam diyor.
Etrafımı yıkmam diyor.
Adı büyük Osman paşa
Pilevne’den çıkmam diyor.
Olur mu, beyler, olur mu?
Baba evlâdı vurur mu?
Gidi millet hainleri
Bu dünya size kalır mı?
Tuna’ya köprü kuruldu.
Askerin boynu vuruldu.
Gelin asker ağlaşalım
Osman paşamız vuruldu.
Her nağmesinde bir hıçkırığın ahengi akseden bu türküyü, Pilevne müdafasından koparılıp götürülen o 26 Türk kahramanı, kim bilir, nasıl bir gurbet hüznile ve esaret acısile söylediler? Bizim için onları unutmaya, eski günlerin fedakârlıklarını ve o fedakârlıkları yapanlara hainlik edenleri hafızalarımızdan silmeğe imkân var mı?
Hasan – Âli Yücel
11 Teşrievvel (Ekim) 1937
Akşam gazetesi, sf. 6
pS1.
16 Eylül 1937 Perşembe
Akşam, sf. 5
Pilevne muharebesinin yıldönümü
Sofya 15 (Akşam) — Türk-Rus harbinde Plevne’de vukua gelen kanlı çarpışmaların 60’ıncı yıldönümü iki gün evvel Plavne’de merasimle kutlanmıştır.
Zora gazetesinin bildirdiğine göre, bu şiddetli muharebelerde Pilevne yanında “Ölüm vadisi” denilen yerde 18 bin Rus askeri ölmüştür. Bunları bazılarının kemikleri bulunan kilisede âyin yapılmıştır. Merasimde Pilevne garnizon kumandanı, Belediye reisi, yüksek resmî zevat ve halk hazır bulunmuştur. Burada söylenen nutuklarda, Pilevne muharebesinin Bulgar istiklâline olan ehemmiyetinden de bahsedilmiştir.
pS2. Ayrıca-ÖNEMLE bakınız:
II. ABDÜLHAMİT
TOPRAK KAYBETME ŞAMPİYONU
“KIZIL SULTAN” GERÇEKLERİ
– MORA gerçeği
– PLEVNE gerçeği
– FİLİSTİN gerçeği
(…) Gazi Osman Paşa Plevne’de yenilmedi.
DAYANDI, uzun süre köprüyü savundu.
Bu arada asker sayısı giderek azaldı.
Ve Edirne’den ordunun takviye etmesini bekledi.
DİRENDİ hatta neredeyse Rus Çarı’nı dize getiriyordu.
Yardım gelse savaşın seyri değişiyordu.
Ne var ki Abdülhamid oralı bile olmadı.
Osman paşa ve askerleri gözden çıkardı.
ÇÜNKÜ “Ulu hakan” Abdülhamid, düzinelerce cariyeyle bir ay hareme kapandı, bir anda 6 cariyeyle yattı. (6 cariye haseki/gözde. Yani baş kadın, baş cariye. Ve adını köprüye verdik.)
İşte ulu hakan abdülhamid!
Adam kendini hareme kapattı.
Çıktığında bir de ne görsün:
– Ruslar Edirne’ye,
– Bulgarlar YEŞİLKÖY’e girmişler.
Ulu hakan da o sıralarda 6 tane gözdesiyle aynı yatağa girmiş, bir ay oradan çıkmamış. (…)
https://26august.wordpress.com/2017/02/18/ii-abdulhamid/
pS2.
İşte RTE’nin ÖZENDİĞİ Abdülhamid han!
Nasıl?
..