EMPERYALİZMİN LE PEN’LE İMTİHANI
Bugün Fransa’da kime sorulsa aşağı yukarı herkesin kafasında bir Le Pen resmi vardır. Onun ne düşündüğü ne yapacağı eksik veya fazla fransızlarca bir şekilde tahmin edilebilir.
Ama Macron necidir derdi nedir hızlı tırmanışı nasıl gerçekleşmiştir nereye hizmet edecektir, işte bu (kamuoyunca) büyük bir soru işaretidir. Dahası onun, yolsuzluk skandalıyla sarsılan ve Le Pen karşısında şansının azaldığı düşünülen Fillon’un yerine öne çıkartıldığı (aslında hazırlandığı) söylenebilir.
23 Nisan 2017’deki cumhurbaşkanlığı ilk tur seçimi öncesi emperyalist media olanca gücüyle Macron’u destekledi.
Anketlerde sürekli Le Pen’in önünde gösterdi.
Macron yasası denen büyüme istihdam falan yasası AKP’nin yıllardır dillendirdiği ama gerçekleşmeyen (aksine ülkeyi daha da kötüye götüren felakete sürükleyen) vaatlerine benziyordu ki batı medyası bunu allayıp pulladı.
Kendisinden 24-25 yaş büyük bir kadınla evli olan (başkaca laflar da konuşulan) Macron’un soytarılıklarını şirinlik gibi gösterdiği yetmedi, saçmalıklarını gözardı edip onu ‘güvenilir’ insan diye servis etti, balon gibi şişirdi (göze hoş ama içi boş).
Yani Hollywood kaçkını stüdyodan fırlama bu agresif genç-adam; sony vegas’la aklı başında sağduyu sahibi birisi oluverdi, iyi mi?
Oysa, seçimler öncesi tüm adayların katıldığı bir programda (20/3/2017), Le Pen ne zaman ağzını açsa (Hele ki ‘Putin’ dediğinde) Macron araya girip saldırganlaşmıştı çünkü damarına basılıyordu (emperyalizmin arterlerine).
Sonunda Le Pen dayanamamış, “Fransa halkının dikkatini çekmek isterim, her konuştuğunda biraz ondan biraz bundan bir şeyler söylüyorsun” demişti Atlantik adayı ‘hırçın’ Macron’a.
Ne var ki program sırasında TF1 kanalı bir anket yapıyor ve Macron’u ‘en inandırıcı aday’ ilan ediyordu. (Oysa sosyal medyayı takip edenler ‘konuşmakta bile zorlanan’ Macron’un REZİL olduğunu biliyorlardı)
Malum medya Le Pen’i ise yolsuzlukla suçluyordu.
Her neyse.
Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu tamamlandı.
İçişleri Bakanlığı oyların tamamının sayıldığını açıkladı.
Bakanlığın internet sitesine göre sonuçlar:
% 24,01 Emmanuel Macron (8.657.326)
% 21,30 Marine Le Pen (7.679.493)
% 20,01 François Fillon (7.213.797)
% 19,58 Jean-Luc Melenchon (7.060.885)
% 22,23 sandığa gitmeyenler.
Ve diğer yedi aday.
Yani muhafazakarlar ve sözde sosyalistler kaybetti.
Peki sadede gelelim: Nedir emperyalizmin Le Pen’le derdi?
Ne diyor Marine, ona bakalım: Siz terörü bitirmek için Suriye’yi bombalıyorsunuz ancak teröristleri Fransa’da besliyorsunuz, diyor.
Radikal islamcıların sınırdışı edilmesini talep ediyor.
Radikalizmi yani terörü masaya yatırırken, Batı’nın bu işte sorumluluğu olduğu kadar parmağı olduğunu da işaret ediyor. (Ayrıca IŞİD görüntülerini yayınladığı için de AB parlamenterleri tarafından dokunulmazlığı kaldırılıyor)
ABD ve AB Esad’ı devirmeye çalışırken, Rusya teröristlerle savaştı diyor.
Esad’ın, IŞİD’in iktidara gelmesini engelleyebilecek tek güç olduğunu dile getiriyor.
Tutup Putin’le görüşüyor, Fransız-Rus ilişkilerinin geliştirilip desteklenmesini savunuyor. Rusya’ya uygulanan ambargonun adil olmadığını hatta aptalca olduğunu söylüyor.
Kırım’ı Rusya’nın bir parçası olarak gördüğünü söylüyor.
Seni ülkeye sokmayız diye tehdit eden Ukrayna’ya zaten gelmek gibi bir niyetim yok diyor.
Avrupa Birliği’ni sorguluyor.
AB öldü de farkında değil diyor.
Euro bölgesinden çıkacağını belirtiyor.
Sırayla diğer adayların da katıldığı bir program öncesinde, “Fransa Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı olmak istiyorum, AB Komisyonu’nun değil. AB’nin ekonomik ve sosyal konular ile sınırlarla ilgili konularda ülkemize ve halkımıza önemli ölçüde zarar verdiğini düşünüyorum” diyerek, Fransa bayrağının yanındaki AB bayrağını kaldırttırıyor.
Merkel’i, iç işlerimize karışma diye uyarıyor.
Merkel’i, Erdoğan’ın şantajlarına gözyummakla eleştiriyor.
Almanya’yı, göçmenleri köle gibi çalıştırmayı düşünmekle suçluyor.
Sarkozy, Suudi Arabistan ve Katar’ın emrinde diyor.
Hillary savaş ve yıkım demektir diyor.
Brexit Fransızların ayağına geldi diyor.
Yani Frexit’e hazırlanıyor.
ABD’yi dünya polisi olmaya çalışmakla suçluyor.
Fransa’nın Assange’a sığınma hakkı vermesini istiyor.
ÖZGÜR, BAĞIMSIZ ve demokratik bir ülke (FRANSA) derken, NATO’dan ayrılmayı gündeme getiriyor.
Haftalık çalışma saati 35’te kalacak diyor. (Macron ise 35 saatin arttırılmasını ve Pazar günleri de işyerlerinin açılmasını savunuyor)
Hal böyleyken Fransa’daki ilk tur seçimlerinde neler dönmüş olabilir?
Senaryolar şöyle/şudur ki:
– Le Pen EN YÜKSEK oyu aldı.
– Ancak Macron’u birinci gösterdiler.
– Le Pen’i ÜÇÜNCÜ sıraya da atabilirlerdi (mevcut SEÇİM – bilgisayar sistemi ile).
Böylece Le Pen’i ilk turda eleyebilirlerdi ancak bu büyük kargaşaya yol açardı.
Olası yaşanacakları ve kaotik sonuçlarını göze alamadılar.
Ve işi İKİNCİ tura bıraktılar.
Tüm bunlara rağmen Le Pen’in yükselişte olduğu gayet net biliniyor ki görünen köy kılavuz istemez, herşey ortada.
Ona sebep önceden planlanan eylemler (Bastille vb.) organize ediliyor. (Trump karşıtı ve Sorosça finanse edilen gösteriler gibi)
Batı basını tarafından derhal 7 Mayıs’taki ikinci tur için propagandaya start veriliyor: ‘Herkes birleşmeli Macron desteklenmeli’ kampanyası başlatılıyor.
Daha da ileri gidilip Fransızlara ‘iyi’ (Macron) ile ‘kötü’ (Le Pen) arasında tercih yapmaları çağrısında bulunuluyor.
Fransa’nın (yalnızca oy oranları bazında değil; parçalanacağı anlamında) bölündüğü yazılıyor.
Fransa’nın tüm dünyaya kapılarını kapatan mı (Le Pen) yoksa açan mı (Macron) olacağına karar vereceği ALGISI pompalanıyor.
7 Mayıs’taki oylamanın açıklık (Macron) ve tahammülsüzlük (Le Pen), uluslararasılaşma (Macron) ve milliyetçilik (Le Pen), iyimserlik (Macron) ve nefret (Le Pen), umut (Macron) ve korku (Le Pen) arasında bir seçim olacağı öne sürülüyor.
‘Kim bu Le Pen’e oy verenler’ denerek Fransa’nın ‘cahil’ (avam) diye lanse edilen kesimleri resmediliyor. (Böylece hem Le Pen AŞAĞILANIYOR hem de ona oy veren Fransızlar KÜÇÜK düşürülüyor.)
Macron’un Fransa’nın ihtiyaç durduğu tüm fırsatlara sahip olduğu, Le Pen kazanırsa her şeyin çok kötü olacağı ALGISI aşılanıyor.
Hatta hızını alamayıp araya giren İsrail’in Haaretz gazetesi, “aşırı sağcı Le Pen’in kazanması halinde Fransa’nın bir günde polis devletine dönüşebileceğini” yazıyor.
(Oysa aynı medya, Macron’un da seçim vaatlerinde polis alımları yapacağının yer aldığını yazmıyor, saklıyor.)
Dahası, Le Pen’in yahudi cemaatlerle görüşme yaptığı dillendiriliyor. Ne var ki yahudilerle yatıp kalkan ve YAHUDİ ÖRGÜTLERCE DESTEKLENEN (yahudilerce yetiştirilen) Macron ve/ya ‘dul’ eşi irdelenmiyor.
1942’ye dair Chirac ve Hollande’ın özrünü kabul etmeyen Le Pen, “Paris yahudilerinin Almanya’ya gönderilmesinden Fransa sorumlu değildir” derken;
Monsieur Macron, Le Pen’in sözlerine ‘ciddi bir hata’ diyor.
Fransa Cezayir’de savaş suçu işledi diyerek mağrib oylarını aşırmayı planlayan Macron, kendiyle çelişerek Suriye’ye askeri müdahaleyi savunuyor.
Kurnazlığa kaçarak, “Eğer Esad hükümetinin kimyasal silah kullandığı kanıtlanırsa BM’nin yetki verdiği bir uluslararası askeri güç müdahalede bulunmalı” diyor.
Macron’un hamisi Hollande’ın dışişleri bakanı da giderayak “Kimyasal saldırıyı Esad’ın yaptığına dair delillere ulaştık” deyiveriyor.
Yani macronculara göre Marine Le Pen faşist oluyor.
Suriye’ye saldıralım diyen Macron ise faşizm karşıtı.
Özgür ve bağımsız Fransa’yı savunan dünya ile barışı savunan Le Pen ırkçı ve tehlikeli olurken; Rusya’ya ambargo devam etsin diyen Atlantikçi Macron barışçıl oluyor. (Bir de Rusya Macron’un partisine siber saldırıda bulunmuşmuş)
Malum medyaca Le Pen ekonomiyi batıracak diye yaygara yapılıyor. Büyümeci istihdamcı macron yasasının harika çocuğu ise 120 bin memuru işten çıkarmayı planlıyor.
Unutmadan, (Libya bombasıcı gibi) “Suriye ve Mali bombacısı” François Hollande ne diyordu? Son görevinin, Marine Le Pen’in cumhurbaşkanı seçilmesini önlemek olduğunu açıklıyordu.
Velhasıl, ROTHSCHILD çocuğu Macron şişirilirken;
Le Pen kazanmasın diye de hayli bir gayret var.
Bakalım 7 Mayıs’taki ikinci turda ne olacak?
Ve ardından neler yaşanacak.
Hayırlısı..