ULUS gazetesinden..
23 NİSAN
23 Nisan 1920 de Türkiye iki parça idi: Birini temsil eden padişah ve hükümeti, ötekini temsil eden Atatürk ve milleti idi.
Padişah ve hükümeti için yeni devletin talii büyükharb muzafferlerinin elindedir. Muzafferleri yalnız kuvvetli değil, haklıdırlar. Onlardan yalnız merhamet istenebilir. Hattâ bunlar büyük devletlerden birinin emri altında bir protektora olmağı bile imkânsız saymaktadırlar. Manda bir bahtiyarlık rûyasıdır: Etrafınıza bakınız, manda altında memleket ne demektir?
Atatürk için dava basittir: Bu millet, sözüme dikkat ediniz, Bu millet diyorum, ya tam kurtulur, ya hiç kurtulmaz ve ancak kendi kendini kurtarabilir.
Bir defa erkinlikden başka kurtuluş imkânı olmadığını kabul etmek lâzımdır. Sonra, bu erkinliğin ancak bir hayat ve ölüm kavgası ile kazanılacağını bilmek gerektir. Bu dava, haysiyet ve şeref için ölümü kabul edecek kadar idealisttir: Fakat ondan daha az realist değildir. Çünkü tek kurtuluş hakikatı da bundan ibarettir.
Savaş kararı hayat iradesinden gelir. İntihar eden teslim olmuş olandır. İlk 23 Nisan’ın 26’ıncı yılındayız: Kimin var ve kimin yok olduğunu görüyorsunuz.
Herkes kurtulmak istiyebilir. Mesele kendi kendini kurtarmaya karar vermekte ve bu karardan gelecek bütün iztirab ve tehlikelerle, sonuna kadar, boğuşmak kuvvetini hisetmektedir. 23 Nisan, Türk Milleti’nin işte bu karar ve iman bayramıdır.
23 Nisan hakikati bir millete yalnız kurtuluş davasında lâzım değildi: Bütün davalarında lâzımdı ve lâzım olacaktır. Kamâlist inkilâbın neresindeyiz? Bu inkılâba bir had çizmek, yani milli kalkınmayı her hangi bir noktada durdurmak hiyanetinde bulunabilir miyiz? Türk milletinin tarihi, bu milletin hayatlılık hassası devam ettiği müddetçe, bin cepheli savaşlarla geçecektir. Bu savaşların her birinde en büyük dayancımız 23 Nisan hakikatidir. Milli Hakimiyet bayramı! Bu klişeyi bırakınız; altındaki derin sırrı arayınız: Bu sır, milletin kendine tam ve kat’i inanıdır.
R. ATAY
23 Nisan 1936
ULUS gazetesi
+
23 Nisan – iki sembol
Büyük Millet Meclisi’nin Ankara’da açıldığı 23 Nisan gününü, çocuklarımız kendi günleri yapmışlardır. Ankara’da, ilk Büyük Millet Meclisi, Erzurum ve Sıvas kongrelerinden sonra toplanmıştı. İstanbul’da meclis paydos edilmiş, Babıâli’nin sandukası basına da, türbedar olarak, İngiliz nöbetçileri dikilmişti. Yani, milleti temsil eden parlamento müddetsiz olarak dağıtılmış çoktanberi kesin bir çaresizliğe mahkûm edilmiş olan Osmanlı hükümeti hakkında da artık resmî tevkif müzekkeresi kesilmişti.
Büyük Millet Meclisi, işte bunun için Ankara’da toplanıyor ve milletle memleketin haysiyetini ve kurtuluş davasını, kendi hükümetinin ve kendi ordularının nüfuz ve kudretlerine havale ediyordu. İstanbul’da azadlık kalmadığı için, devlet ve hükümet, Ankara’da, milletin iradesi ve Şef’in eliyle kendi kendisini yeniden kuruyordu.
İşte bu azadlık günü, çocuklarımızın, yani Türk milletini yarın’a kavuşturacak olanların günü olmuştur.
İçeri ve dışarı doğru azad olmak kararını verdikten sonra toplanarak, Lausanne’ı yapmadıkça dağılmayan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk için, şerefli, haysiyetli, azad ve varlıklı yaşamanın sembolü idi. Bütün bu önüne koyduğu amaçlara, Türkiye Büyük Millet Meclisi, çetin ve şanlı mücadelelerden sonra varacaktı. Bugün, çocuklarımız 1923’den önce doğanlar gibi doğmamaktadırlar. Bugün, her doğan Türk çocuğunun nüfus kütüğüne yazılması, otomatik olarak, onun, dünyaya, şerefli, haysiyetli, azad ve varlıklı bir insan olarak geldiği mânâsını taşımaktadır.
İşte, hele bu bakımdan, 23 Nisan gününün Türk demokrasisi ile Türk çocuğu arasında paylaşılmasında derin bir hikmet vardır.
Burhan BELGE
23 Nisan 1936
ULUS gazetesi
+
23 Nisan
16 yıl önce bugün bütün memleket tek bir nefes, ten bir vücud halinde ulu önderin etrafında toplanmış ulusal iradenin mabedini açıyordu. Artık düşmanlarının son darbesiyle yıkılan ihtiyar imparatorluğunun yerine bugün ana yurdun göbeğinde genç ve kudretli Türk devleti kuruluyordu. O zamanki manzara hazin ve korkunç olduğu kadar heybetli idi. Dünyanın mukadderatını elinde tutan devletler artık memleketi parçalamak ve nüfus mıntakalarına taksim etmek kararını tatbika başladıkları sırada bütün Türk dehasının asîl bir ifadesi olan Atatürk “Hayır biz ölmiyeceğiz yaşamak bizim hakkımızdır” diye bağırıyordu. İşte bugün toplanan meclis onun bu dönmez kararını dünyaya gösterecek ve ispat edecekti.
Kuvvetli bir ülkü etrafında coşkun bir inan, sıcak bir bağlılıkla bir birine kaynaşarak birleşen milletin mebusları ümit ve temennilerle dolu göz yaşları içinde Büyük Millet Meclisi’nin kapısından bugün işte bu dilek ile içeri giriyorlardı.
Memleket artık bundan sonra yeni vasıflarını alacaktı. Hasta ve mefluç imparatorluğun zehirli nefesleri artık güzide inkılâbçıların ruhları üzerinde hiç bir tesir yapmıyacaktı. Düşmanın kovulması meselesi iç ve dış sıyasa işleri artık mazinin tesiri altında kalmış bir kafa ile değil realiteden alınmış bir mantıkla düşünülecek ve ona göre radikal kararlar verilecekti. Bu esaslar içinde o zamandan beri aldığımız hızın ve yürüdüğümüz yolun şiddeti ve uzunluğu üstünde durup düşünmek hakikaten insana hayret ve dehşet verir.
23 Nisan istiklâl ve hürriyet davasının bütün dünya ölçüsünde beliğ bir misalidir. Bu itibarla yeni bir devrin, yeni bir akidenin, yeni bir sistemin yani Kamâlizm’in başlanğıcıdır. Kamâlizm’in en orijinal vasfı halkın iradesini bir nokta etrafında toplıyarak bunun içinde otoriter bir kudret yaratmaktır. Bunun olabilmesi için karşılıklı sevgi ve sayğı ile içerden gelen sarsılmaz bir inan lâzımdır. İşte Türk milleti ona inanmak ve onun gösterdiği yolda yürümekle yüksek asaletini ve değerli liyakatini göstermiş oldu. Bunu ancak büyük vasıfta yaratılmış milletler başarabilir. Türk milleti cihan huzurunda en çetin imtihanını bugün başlamış ve sonra onu en muvaffakiyetli tarzda bitirmiştir.
Şurasını söyliyelim ki, bugün ile başlıyan hareket durmuş ve artık dinamik kudretini bitirmiş değildir. Gün geçdikçe hızını artıran bir cazibe kudretiyle hedefe doğru koşmaktadır. Akdeniz istikametinden sonra büyük önderin bize gösterdiği hedef Türk kültürünü dünyanın en ileri kültürü yapmaktır. Şimdi yapacağımız iş budur. Bu büyük vazife halâ olduğu kadar bütün bir istikbale verilmiştir. Bunun içindir ki bugünü gençlik bayramı saydık. Gençlik kudret ve heyecanile dolu Türk milletine, bu aziz bayramın kutlu olmasını dileriz.
N. A. KÜÇÜKA
23 Nisan 1936
Ulus gazetesi
+
DÖRDÜNCÜ bir makale:
23 Nisan 1920
1920 Nisan’ın 23’ünde, Ankara’da gördüklerimi hatırlamak, tam on altı yıl sonra, bugünü bir daha yaşamak istedim. Karaoğlan’dan Büyük Millet Meclisi’nin eski binasına doğru, dirseklerimde o günkü kafilenin temaslarını duyarak, gözlerim ufukta, vecd ile yürüdüm. İşte en önde, siyah redingotu ile Büyük Şef. Arkada herkes, onun metin yürüyüşüne adımlarını alıştırıyor. Etrafta halk, bu büyük kafileyi sessiz bir huşu’la uğurluyor.
Birinci Millet Meclisi’nin dar çatısı altında, herkes yer bulabildi. En yaşlı azâ reis mevkiinde. Büyük Şef artık kürsüdedir. Kalplerimizin çarpışlarını tutarak onu dinliyoruz. Millî hareketin bugüne kadarki tarihini sesinin heyecan ve iman veren ahengiyle birlikte yüreklerimize sindirmeğe çalışıyoruz. Vecd içinde geçen bu zamanın ne kadar sürdüğünü bugün değil, o gün dahi ölçemediğimi hatırlarım, onun Türk nesillerine bağışladığı mesud devri de tarihin ölçemiyeceği gibi.
Kemal ÜNAL
24 Nisan 1936
ULUS gazetesi
….