16 Nisan halkoylamasına yönelik,
Adalet’le sorunlu bakan ne diyor?
– Efendim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bu konuda başvurulamaz. Afedersiniz başvurulabilir kendi isterse ama bu başvurudan netice alınamaz. Başvuru hakkı her yere var. Çünkü bizim TÜRKİYE’NİN TARAF OLDUĞU SÖZLEŞME bu konuda taraflara başvuru hakkı vermiyor.
– Buna rağmen dilekçe verdiniz, ne olur dediğinizde, bunun cevabı ret olur. Çünkü geçmişte MANSUR YAVAŞ HADİSESİ var, belediye seçimleri üzerine. Konu Anayasa Mahkemesi’ne gidiyor ve AYM diyor ki: “Bu konuda ben buna bakamam, şeye, AİHM’e de bu konu gidemez, çünkü yerel yönetimler bunun denetimi dışında.”
– AİHM ile ilgili TÜRKİYE’NİN TARAF OLDUĞU SÖZLEŞMEDE, orada diyor ki: YASAMA ORGANI üyeliği için seçimler olması halinde bunun AİHM’e gidip burada bir ihlal varsa oranın denetimini isteyebilir ama bu sadece YASAMA ORGANININ ÜYELİĞİNİ KAPSAR. Onun dışında muhtarlık seçimi belediye seçimi gibi yerel seçimleri ve HALKOYLAMASINI bu kapsamaz.
– Nitekim daha önce 1975 yılında İngiltere Avrupa Birliği referandumu AİHM’e götürülüyor AİHM “Referandum bizim yetki alanımız dışındadır” deyip bu talebi redediyor.
– 1994’te, daha yakın bir tarihte Finlandiya AB referandumunu yine AİHM’e taşınıyor, sonuçları, ve AİHM referandumun yani halkoylamasının kendi DENETİM YETKİSİ DIŞINDA olduğunu ifade ediyor ve bu başvuruyu da reddediyor.
– Dolayısıyla AİHM’e başvuru hakkının olmadığı hem Türk AYM tarafından hem de AİHM tarafından çok açık net bir şekilde kararlarla ortaya konmuştur.
(Video 2:29’dan itibaren : http://www.dailymotion.com/video/x5izb6b )
Hem doğru hem yalan söylüyor.
Veyahut cahilliğinden böyle konuşuyor.
Ama yine(!) AKP+Erdoğan’ın ayağına sıkıyor.
(Herif tescilli Tayyip düşmanı gibi çalışıyor)
(Tayyip’in Anayasa’yı çiğnediğini de itiraf etmişti)
Bakalım AİHM yolu kapalı mı, değil mi?
19 Nisan 2017
Hürriyet
Rıza Türmen yazdı
AİHM raporlarına bakın
Eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yargıcı Rıza Türmen, referandumla ilgili tartışmaları değerlendirirken, itirazların bu mahkemeye taşınması durumunda ortaya çıkacak tabloyu yazdı. Referandum sürecindeki hak ihlali iddialarına ilişkin “AGİT gözlemci heyetinin raporu ve Venedik Komisyonu raporunun AİHM tarafından da dikkate alınması beklenir” diyen Türmen, şu bilgileri verdi:
16 Nisan halk oylaması ne ölçüde halkın özgür iradesinin sandığa yansıması sonucunu doğurdu? Bu konuda ciddi kuşkular var. CHP ve özel kişiler konuyu seçimlerin yenilenmesi istemiyle Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) taşıdılar. YSK’dan olumsuz yanıt alınması durumunda Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılması gerekiyor. Bundan bir sonuç alınamazsa, 6 ay içinde AİHM’e başvurulabilir. AİHM’e yapılacak başvurunun özellikleri şunlar:
1- BAŞVURUNUN KABUL EDİLEBİLİR OLMASI
Bu konuda şu sorunlar ortaya çıkacak:
a) Mağdur statüsüne sahip olunması: AİHM’de dava açabilmek için şikâyet olunan eylemden ya da karardan doğrudan etkilenmiş olmak gerekir. Doğrudan etkilenmeyen şikâyetçilerin başvuruları (actio popularis) kabul edilmez. Olayımızda, CHP, oylamadaki usulsüzlüklerden doğrudan etkilenen bir kitlenin temsilcisi olduğunu ve bu nedenle mağdur statüsüne sahip bulunduğunu ileri sürebilir.
b) Referandum sözleşme kapsamına girer mi?: Seçme ve seçilme hakkını düzenleyen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne Ek 1 nolu Protokol’ün 3. Maddesi “yasama organı seçiminde halkın kanaatini özgürce açıklaması”ndan söz etmekte. AİHM, şimdiye dek verdiği kararlarda maddeyi dar yorumlayarak yasama organını ilgilendirmeyen seçimleri maddenin kapsamı dışında bıraktı. Bu gerekçeyle referandumlar da maddenin kapsamı dışında kaldı. Ancak cezaevlerindekilerin oy hakkına ilişkin MC Lean/İngiltere Kararında (2003) AİHM, önceki kararlara gönderme yaptıktan sonra, “Bu olaydaki referandumun doğasında Mahkeme’nin farklı bir sonuca varmasını gerektirecek hiçbir şey yok” diyerek başvuruyu kabul edilemez buldu. Bu ifadeyi, referandum NİTELİK bakımından farklı olsa ve yasama organını ilgilendirse, AİHM’in farklı bir sonuç ulaşacağı biçiminde anlamak olanağı var. Başka bir deyişle, AİHM referandumlara kapıyı tamamen kapatmadı.
Bu aralık kapıdan girerek, 16 Nisan referandumunun yasama organını yakından ilgilendirdiği, anayasa değişiklikleriyle Cumhurbaşkanı’nda YENİ BİR YASAMA ORGANI YARATILDIĞI, Cumhurbaşkanı’nın KARARNAMELERLE yasama yetkisini kullanabileceği, ayrıca PARTİ BAŞKANI olarak yasama organını kontrol etme olanağına sahip olduğu, TBMM’de kabul edilen yasalarla ilgili VETO YETKİSİ bulunduğu ileri sürülebilir. Burada önemli olan, referandumla Cumhurbaşkanı’nın YASAMANIN BİR PARÇASI HALİNE GELDİĞİNİ gösterebilmek.
2- 1 NO’LU EK PROTOKOL’ÜN 3. MADDESİ KAPSAMINA GİREN İHLALLER
Seçme ve seçilme hakkına ilişkin madde, serbest bir seçim için “halkın kanaatini özgürce açıklayabilmesi” koşulunu getiriyor. Bu bakımdan, ifade özgürlüğü ile seçme ve seçilme hakkı yakından bağlantılı. Bununla ilgili birçok AİHM kararı var. (Browman/İngiltere, Jannie Demokratie/Latvia). Rusya Komünist Partisi/Rusya kararında, AİHM “devletin, medyadaki haberlerin (coverage) nesnel ve özgür bir seçimin ruhuna uygun olmasını sağlamak konusunda pozitif bir yükümlülüğü” olduğunu belirtir.
OHAL koşullarında yapılan 16 Nisan referandumunun adil ve eşit koşullarda geçtiğini, düşüncelerin özgürce ifade edildiğini, halkın bilgi alma hakkına saygı gösterildiğini kimse ileri süremez. Bu konuda AGİT gözlemci heyetinin raporunda yer alan hususlar durumu yeterince açıklamakta. Bu raporun ve Venedik Komisyonu raporunun AİHM tarafından da dikkate alınması beklenir. Ayrıca, OHAL kararnamesiyle, eşitlik ilkesine göre yayın yapmayan özel radyo ve televizyonlara YSK tarafından verilen yayın durdurma cezasının kaldırılmasını da bu bağlamda ele almak gerekir. Bütün bu nedenlerle, 1 Nolu Ek Protokol’ün 3. Maddesinin ihlali söz konusu.
YSK’nın oy süreci başladıktan sonra, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Yasası’nın 98 ve 101 maddelerini açıkça çiğneyerek aldığı, mühürsüz oy pusulaları ve zarfların geçerli sayılacağı yolundaki kararı aynı maddenin yani seçme ve seçilme başka bir açık ihlal nedeni. Bu kararla YSK halkın serbest iradesinin sandığa yansımasını sağlayacak çok önemli bir güvenceyi ortadan kaldırdı. Bunu yaparken de ulusal yasayı ihlal etti.
3- 13. MADDENİN İHLALİ
Sözleşme’nin 13. Maddesi davaya konu olan şikâyetlerin ileri sürülebileceği bir ulusal makam bulunmasını öngörür. YSK kararlarına karşı yargı yolu kapalı. Bu nedenle 13. maddenin ihlali söz konusu.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılabileceği gibi, 16 Nisan referandumunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin seçme ve seçilme hakkı ve etkili başvuru hakkına ilişkin maddelerini ihlal ettiği konusunda kuşku yok. Kabul edilebilirlik aşamasındaki sorunlar aşılabilirse, davanın kazanılması yüksek bir olasılık.
http://www.hurriyet.com.tr/aihm-raporlarina-bakin-40432199
pS1.
Anlaşılacağı üzere, AİHM’in, gerek Mansur Yavaş ve CHP’nin itirazlarını gerekse İngiltere ve Finlandiya referandumlarına dair başvuruları reddetme gerekçesinde, bu seçimleri YASAMA ORGANINI İLGİLENDİRMEYEN SEÇİMLER olarak ele alması öne çıkmaktadır.
16 Nisan 2017 referandumu ise YASAMA ORGANINI DOĞRUDAN ilgilendirmektedir. AKP’lilerin, “Biz yalnızca ÜÇ ERK’i ayırdık, cumhurbaşkanına yalnızca YÜRÜTME yetkisini verdik” mumları, AİHM’e kadar yanar.
Orada Tayyip+AKP’den BAĞIMSIZ ve tarafsız Yargıçlar “referandum maddelerini” incelediklerinde, gerçekten mesele yalnızca YÜRÜTME yetkisinin devri mi yoksa Meclis’in elindeki YASAMA yetkisi de BAKANLAR KURULU lağvı ile KARARNAMELER ile gasp ediliyor mu edilmiyor mu, elbette anlayacaklardır.
YASAMA’nın yanısıra, ATAMA-SEÇME vd. yetkileriyle birlikte YARGI organlarını nasıl hakimiyeti altına aldığını da görecekler mi görmeyecekler mi?
Öyle yangından mal kaçırırcasına cümleleri ifadeleri maddeler arasına gizleyerek sonra da yaygara kopartıp suyu bulandırarak algı operasyonlarıyla gündemi saptırarak ey almanya ey hollanda ey cehape naraları ile belki seçmeninizi aldatabilirsiniz ancak orada hukukçular sizin gürültülerinize kulak vermeyecek, cımbız ve büyüteçle kurnazlıklarınızı inceleyeceklerdir.
Ey AYM diyebilirsiniz, diyorsunuz, dediniz de.
Ey AİHM mi diyeceksiniz sonra, yoksa?
pS2.
Üstteki bilgilere göre, Bozdağ’ın açıklamalarını bir daha gözden geçirdiğinizde, AYM’nin bile referandumu ele alabileceğini öngörebilirsiniz.
Her ne kadar kendilerini AYM’nin üstünde görseler de, PEŞİNEN Anayasa Mahkemesi’nin ETKİLEME – ETKİ ALTINA ALMA (TEHDİT ETME, gözdağı verme) yönünde açıklamalar yapsalar da, su akar yatağını bulur.
Ayrıca, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2016 Şubat-Mart aylarındaki, “AYM kararını kabul etmek durumunda değilim”, “AYM’nin verdiği karara UYMUYORUM saygı da duymuyorum”, “Ortada bir ANAYASA İHLALİ vardır ama Anayasa’yı ihlal eden ben değilim; bu, Anayasa Mahkemesi’nin karar mercinde olanlardır” sözlerini de hatırlamakta ve hatırlatmakta fayda var.
Keser döner sap döner gün gelir hesap döner.
Kimbilir belki de AİHM’e kendileri gider.
pS3.
Ömer Faruk Eminağaoğlu: Referanduma emsal teşkil edecek dava AİHM’de
..