‘GÖNÜLLÜ GOYİM’İN
GENE KRİPTO VAKTİ
Ergün Poyraz’ın kitaplarını okuyanlar bilirler. Akif Beki, Tayyip’in yahudi kökenini ele veren ve onu neredeyse ilahlaştıran kişidir.
Şamil Tayyar, Mehmet Metiner, Burhan Kuzu vb. gibilerin hepsi biraraya gelseler, bu konuda Beki’nin eline su dökemezler.
Beki’ye dair yazılacak ne yok ki?
Şimdi de çıktı, Perinçek üzerinden Rusya’ya giydiriyor.
Bu tip-i-tip’ler böyledirler.
Örneğin 25 yıllık arkadaşlığınız vardır, sizinle aynı görüşte olmak bir yana sizden daha hızlı, daha radikaldirler. Sizin esneklik payı bırakarak inandığınız değerleri, fikirleri, onlar daha çok daha şiddetle savunurlar.
Farklı dünya görüşüne sahip olabileceklerini değil fark etmek; aklınızın ucundan dahi geçirmezsiniz.
Kriptolar böyledirler.
İlginç zamanlarda ortaya çıkarlar.
Sadettin Tantan gibi, Hüsamettin Özkan gibi, vs.
Kılcallara, iliklere sirayet etmişlerdir.
AKP’nin içinde kırk küsur böyle sleepers vardır.
Kaset operasyonlarıyla tümüyle devşirilen CHP ve MHP yönetimlerinin durumları zaten ortada.
HDP’yi söylemeye bile gerek yok.
Siz, yerel ağ bylock ve cia bağı eagle peşinde koşarsınız -ki koşmalısınız da illa ki- ama onlar sizin tahayyülünüzün ötesinde ve/ya berisinde yuvalanmışlardır.
Abdullah Gül, Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu gibileri bilirsiniz, benzerlerini bir şekilde tespit eder ya da hissedersiniz.
Ancak şüphe etmeyeceğiniz tipler vardır.
Atatürkçü okul açar bunlar. Ya da mesela DİĞER TARİKATLERİN, derneklerin, vakıfların vs. liderleridirler, kilit üyeleleridirler. Mesela diyanet’in tepesinde, yönetimindedirler.
Tutarlar mesela yılbaşı öncesi absürt çıkışlar yaparlar, abesle iştigal fetvalar verirler.
Toplumu kaşır, karıştırırlar.
Ya da Ahmet Hakan gibi, Can Dündar gibi, bavulcunun hası Erdem Gül gibi, beklerler, beklerler, geçiriverirler.
Kripto, sleeper, uyuyan hücredirler.
Görevlerinin vaktini beklerler.
F-Tipi işte böyledir.
Dinciden daha dinci, sağcıdan daha sağcı, ülkücüden daha ülkücü, solcudan daha solcu, devrimciden daha devrimci, milliyetçiden daha milliyetçidirler. Hep daha fazlasıdırlar.
(Ya da çok sessiz, vesvasi-sinsi, rootkit)
Müslümansınız ya, müslümanlar ya, (Kur’an’a HİÇ uymasa da /ki işleri olmaz) hikayeler anlatırlar, peygamber katkılı bolca iftiralı salyasümük hocaefendi hazretlerinden nakil masallar sıralarlar, hocam dersiniz, saygıda kusur etmez el üstünde tutarsınız, hatta abartır elini ayağını bile öpersiniz.
Öyle inançlıdırlar ki, kararlılıkları karşısında onlara hayranlık duyarsınız. Hatta siz onların yanında kafir, müşrik, mürted kalırsınız.
Atatürkçülüğü de size bırakmazlar.
Laiklikte sizinle yarışırlar (ama çaktırmadan ince ince laikliği topluma ALLAH DÜŞMANLIĞI imiş gibi empoze ederler, ATATÜRKÇÜ kimliği ile).
Yine Atatürkçü kimliği adı altında Atatürk miliyetçiliğini ulusçuluğunu dejenere eder, FAŞİSTLİK imiş gibi gösterir, BÖLCÜLÜĞÜ topluma aşılarlar.
Y-CHP yönetimi böyledir.
Kilit anlarda müdahale ederler.
Çünkü siyonist emperyalizm emreder.
MHP yönetimi böyledir.
HDP-PKK zaten fetö’nün kuryesidir.
Taşeron selefi hizbullah katilleri gibi.
Uygur-Özbek elkaide militanları gibi.
IŞİD’in omurgası gibi.
Menzil’in, Yeni Asya’nın, Süleymancıların vediğerlerinin, ve ilgili Ensar’ın, Bülbülzade’nin, İHH’nin vebenzerlerinin bek kemikleri gibi.
Yalova kamplarındaki çeçenlerin tepelerindekiler gibi.
Ya tek tek, ya birlikte eylemler yaparlar.
Büyükelçi suikastinde olduğu üzere bireysel görünebilirler.
Ya da Reyna katliamındaki gibi birlikte hareket ederler: Asıl eylemi yapan ABD SWAT ‘ekibi’ne destek verirler; FETÖ-Uygur hücreleri. (Uygurlu gelirken yolun karşısındaki araçtantan fetöcüler kapıdaki polisi vururlar; uygurlu elini kolunu sallayarak içeri girer. Mutfaktaki bir diğer uygurlu istihbarat verir, US askerleri gelirler, denizden, vs. Üst katta, altta, koridorda kurşunlar yağdırırlar, ayaktakinin yerde yatanın kim denk gelirse kafalarına enselerine sıkarlar, sudakileri tararlar. Bilgisayarda oyun oynar gibi/kadar, rahattırlar. Görgü tanıkları anlatırlar, birkaç kişiydiler, diye. Kadın da vardı, diye. Ama İçişleri Bakanı ‘tek kişi’ deyiverir. Velhasıl, SWAT’ın biri denizden kaçar, öteki grilere karışır, beriki ‘otuz saniyede hazırlanan’ uyduruk ambulansa binip gece ağırlanır ki evlere şenlik(!) ve sonra yaralı numarasıyla uçar. ALAY edercesine, biri selfi ile diğeri havalimanından, “mesaj” gönderirler MOSSAD-CIA-FETÖ merkezlerine: Görev tamamlandı.)
Hücre sistemiyle çalışırlar, altıgen, vs.
Bazen de sözde birbirlerine girerler.
ABD IŞİD’i bombalar (önceden koordinatları vererek) ya da PKK-PYD şiddetle IŞİD’le savaşır (aslında tek mermi atılmadan boşaltılan yerleri işgal eder) ya da İsrail sınırdaki IŞİD’i bombalar (hava trafiği yaratır Kİ İncirlik’ten kalkıp Suriye’de -Rusya-Esad yapmış gibi göstermek için- sivilleri Deyrezzor’da Suriye askerlerini Bab’da Türk askerlerini vuran ABD uçaklarının seyri dikkat çekmesin vs.)
Ya da mesela Güneydoğu’da FETÖ ile PKK karşıt gibi gösterilir.
FETÖ’nün TAŞERON olarak kullandığı HİZBULLAH ile PKK arasında çatışmalar çıkartılır.
İşte bu FETÖ’nün, yani MOSSAD’ın ‘secret-special’ TEPESİ tarafından kurulup CİZVİT+ESCOBAR KRİPTO örgütlenmesiyle geliştirilip büyütülen FETULLAHÇI TERÖR yapılanmasının AKP’de CHP’de MHP’de HDP’de kriptoları yok, öyle mi?
Dönelim Akif Beki’ye, bakalım ne diyor:
– “Peki Şam rejimi IŞİD’e sızdıysa Moskova’nın da haydi haydi sızmış olabileceğine niye inanmakta zorlanıyorsunuz?”
– “Rusya’nın da hayli iddialı bir ‘üst akıl’ olabileceğine neden ihtimal vermek istemiyorsunuz?”
– “Varsa da yoksa da Batılı güçler; AB, ABD, NATO…
– “Neden Moskova’nın da içimizi karıştırma kabiliyetine sahip olduğuna inançsızlık çekiyorsunuz?”
Kim diyor, Esad IŞİD’in içine sızdı diye?
Beki, KAYNAK gösteriyor.
Bir Suriye milletvekili, eğer haber doğru İSE, ‘tuhaf’ bir çıkış yapıyor.
Hiç de yabancı değil, kripto misali konuşuyor.
Beki de plaseyi alıyor, SANKİ ESAD IŞİD’İ DESTKLİYORMUŞ gibi bir ÖNKABULÜ kamuoyuna yediriyor (yani diyor ki topluma, bakınız IŞİD-ESAD zaten birlikte ki bunu tartışmaya bile gerek yok, siz bunu kesin doğruymuş gibi kabul edin, sonrasına bakalım).
ALGI operasyonu işte böyle birşeydir.
Kriptoculuk işte böyle birşeydir.
Mossad-Cia-MI6 destekli FETÖ darbe girişiminin ardında kimlerin olduğu artık apaçık ortaya çıkmış iken, devletin tepesindekilerin dahi artık bu gerçeklerden zerrece şüphesi kalmamış iken, Beki tutuyor, BIRAKIN ABD’Yİ AB’Yİ BATI’YI diyor RUSYA’YI ve de ÇİN’İ İŞARET ediyor.
Yani, uyduruk bir kaynak üzerinden ya da -doğru ise- uzaklardaki bir başka kriptonun “pas’ını” alarak orta yapıyor: Hem Doğu Perinçek’i hem de onun üzerinden Rusya’yı, Çin’i yani BRICS-ŞİÖ’yü hedef gösteriyor.
Aslında yaptığı: Yeniden RUS UÇAĞINI düşürüyor.
Ya da YENİ/NEO bir darbe girişiminde bulunuyor.
Beki’yi çok merak edenler, Ergün Poyraz’ın kitaplarına baksınlar.
TAKUNYALI FÜHRER’in “Kutsal Şifreler” başlığından:
– “Akif Beki’nin kitabının en önemli bölümü, ‘Alfabenin harfleri kutsal şifreler mi’ başlığı altında veriliyordu.
– “Bu bölümde Beki ağızlarda saklanan baklayı çıkarıyor, İslam maskesi takan siyasal dincilerin gerçek yüzüne farkında olmadan projektör vuruyordu.
– Akif Beki, Yahudi inancının temelini ‘Ak ateş üzerine kara ateşle yazılmak’ sözleri ile açıklıyordu. Böylece AKP’nin başında yer alan ‘Ak’ kelimesinin kaynağını da farkında olmadan ifşa ediyordu.
– Oysa, Saf Müslümanlar ‘Ak’ derken, Akıncıların kısaltılmışı zannediyor, bu düşünceyle bu Parti’ye sahip çıkıyorlardı.
– Ancak; Üstadlarının izinden giden çırakları Parti’nin başına getirdikleri ‘Ak’ sözcüğü ile gerçek inanç ve dinlerini gizlemiş, Müslüman ve İslam maskesine bürünmüşlerdi.
– “Öyle olmasa Yahudilere kucak dolusu küfreden bu insanlara kucak açarlar mıydı?”
Yine Poyraz’ın kaleminden:
– “Ilıcak’ın yazısını okuyan, ‘Vay be; yılların Kasımpaşalı Paytak Reco’su neymiş meğer’ diyordu.
– Bu arada Erdoğan’ın Gürcülüğü de ABD’deki bu toplantılarda övgü konusu oluyordu. 30 Eylül 2007 tarihli Takvim Gazetesi’nde Nazif Okumuş, Tayyip için; ‘Aramızda Gürcü asıllı bir Türkiye Başbakan’ı var. Bundan çok memnun olduk’ dendiğini açıklıyordu.
– Posta Gazetesi’nin 29 Eylül 2007 tarihli sayısında, Erdoğan ve Clinton’un yanında, İrlanda eski Cumhurbaşkanı Mary Robenson; ‘Küresel Girişim Toplantısı’na katılan Tayyip’i takdim ederken Gürcülüğünü şöyle vurguluyordu:
– “Küresel çok etkinlikli toplumun inşası paneline kökenlerinde Gürcülük olan Erdoğan’ın da katılması hoş bir tesadüf…”
– “Efendi 2 adlı kitabında Soner Yalçın, Kırım ve Gürcistan Yahudileri için şöyle yazıyordu:
– “Kırım ve Gürcistan başta olmak üzere Kafkas Yahudileri (Doğu Yahudileri) konusunda çok çalışmamız gerekiyor. Burada yaşayan Yahudileri bilmeden, tanımadan, örneğin ipek yolu ticareti için ne söylesek yanıltıcı olur…”
– “Tayyip, Ağustos 2004 tarihinde gerçekleştirdiği Gürcistan gezisinde ve Gürcistan Devlet Başkanı’nın yanında: ‘Ben de Gürcü’yüm. Ailemiz Batum’dan Rize’ye göç etmiş bir Gürcü ailesidir’ diyordu.”
– Tayyip’in basın işlerinden sorumlu baş danışmanı Mehmet Akif Beki’nin ‘Erdoğan’ın Harfleri’ adlı kitabından bir hatırlatma yapmak istiyorum:
– “Başbakan Erdoğan, Musa Peygamber soyundan geliyor. Abdullah Gül de yoldaşı ve iktidarı paylaştığı kardeşi Harun’a benziyor…”
– Tayyip’in onay vermesinden sonra yayınlanan Akif Beki’nin kitabında, akıllara ziyan benzetmeler de yapılıyordu. Kitapta; Erdoğan’ın, Erbakan’ın yanında gelişmesi adeta Firavun’un yanında yetişen Musa ile özdeşleştiriliyordu.”
– “Ve bir insanın Yahudi soyundan geldiği ancak bu kadar mükemmel anlatılabilirdi. Sadece Musa’nın soyundan gelindiği itiraf edilmekle kalınmıyordu. Musa’nın hayatından kesitler verilerek, Erdoğan’ınki ile örtüştüğü iddia ediliyordu.”
Unutmadan, 21 Ekim 2015 tarihli köşesinde Cem Küçük, şöyle diyordu:
– “İşte sen Müslümanlar için böyle bir onursuzluk örneği olduğun için seninle mücadelem var A. H. Coşkun. Çünkü senin bu yolunu takip eden yeni Ahmet Hakan’lar çok oldu, hala da oluyor bizim camiadan. Sen berbat bir emsal oldun. İşte onlardan biri sözde senden nefret eden ama aslında sana özenen ve öykünen Akif Beki’dir. O da senin gibi Aydın Doğan’ın tetikçisi haline geldi ve daha düne kadar yalakalık yaptığı Recep Tayyip Erdoğan’a güçsüzleştiğini düşündüğü için saldırmaya başladı. İkiniz de aynı yolun yolcususunuz…”
(AH.Coşkun’a ‘kolpacı çakal’ demişti Beki)
Akif Beki (Erdoğan için) şöyle diyordu:
– “Bu mertebede tecelli eden ilahi isimse, Muhyi.”
Kelalaka belki ama, yıl 2009’du, Hikmet Çetinkaya bir yazı kaleme almıştı, içeriğinde Sezen Aksu’nun babası, Hüseyin Gülerce ve Beki vardı. (Meraklısı bulup okyabilir elbette)
Oktay Vural’dan şu sözü naklediyordu:
– “Beki, Erdoğan’ı sandıktan çıkan Mehdi ilan etmişti. Beki bu konunun uzmanı.”
Şimdi oturup adamakıllı düşünmek gerekiyor:
Kanında yahudilik olmadığı halde ‘gönüllü yahudi’ (olunmaz, doğulur ama) yani GOYİM olan, hani “Ben Amerika’da iken” diye hava atan tipler misali bir DÖNME olan Beki;
– Perinçek’i sırf başkanlığa karşı olduğu için mi hedef gösterdi?
– Yani yalnızca BAŞKANLIK yandaşlığı için mi bu çıkışı yaptı?
– TAYYİP sevgisi yüzünden mi RUSYA-ÇİN’i işaret etti?
– Yoksa………………………….
Kimin neyin kriptosu bu yahudi sevdalısı?
.