Selam Selam (Vakıa 56/25,26)
Euzübillah Bismillah (Nahl 16/98; Neml 27/30)
Şüphesiz din, Allah indindedir.
İSLAM (SELAM/BARIŞ asgariyetinde /ortak payda). [1]
O kendilerine Kitap verilenler ancak/yalnızca onlara İlim geldikten sonra aralarındaki bağye (kıskançlık /çekememezlik vb.) sebebiyle ihtilafa (ayrılığa) düştüler (dinlere mezheblere tarikatlere bölündüler /parça parça oldular /fırkalara ayrıldırlar).
Her kim Allah’ın ayetlerine küfreder (O’nun ayetlerini örter /hakikati gizler /ayetlerin yerine hadisleri hikayeleri hurafeleri vb. koyar) ise, artık şüphesiz Allah SERİUL HISAB’dır (hesabı çok seri /hızlı görücüdür /görür).
(Ali İmran 3/19)
pS1. Ayette kısaca DİN İSLAM’dır denmiyor; ALLAH İNDİNDE olduğu açıkça ve özellikle belirtiliyor.
Demek ki burası DüNya.
Çünkü MALİKİ YEVMİDDİN (Din Günü’nün Malik’i /Melik’i /Sahibi) Allah’tır ve DiyN (günü) mahşerdedir.
(Biz halen hep KALUBELA’dayız. SanSkritçe DN kökünden; bize şu DüNya’da –çift çift– bir hayal, hologram, rüya, dekorlar, maviekranlar gösterilmektedir.
Kalubela’nın somut yani maddi/maddeleşmiş izdüşümü olan mahşer düzleminde DiyN günü kurulacaktır ki orada bir günün bin yıl bir günün ellibin yıl olduğu bekleme süreleri vardır.
Ardından;
– kimi cehennemde
– kimi cennette
– kimi İbrahim Makamı’nın yeraldığı NAİM /SABIKUN /MUKARREBUN /ÜST CENNET’te yer alacaklardır ki işte o ebediyetin adı DiNya’dır.)
Cinlerden bu yana 4,5 milyar yıldır tüm dinler islamdır.
Ortak payda olan islam bir asgariyettir ve anlamı BARIŞ’tır.
(Allah’ımız BARIŞ yapmayanları istememekte, hiç değilse minimum düzeyde asgariyette en azından BARIŞ’ın ne yapın edin BARIŞ’a girin demektedir.)
Din, Allah’a has/halis kılınır.
Yoksa din için yaşanmaz (din için yaşayanlar önce dindar, ardından kindar oluyorlar).
Çünkü biz din için değiliz; din bizim içindir
(AMAÇ olan BİZİZ; din araçtır).
İşte ulu önder Atatürk bu inceliği fark etmiş ve en başta Allah’ın LAİK olduğunu anlamıştır.
Bugün o güzel ve özel insana küfredenler, ağızlarından salyalar akıtarak ona hakaret edip saldıranlar, şeytanın attığı kazıkları DİN (ŞERİAT, FIKIH vs.) diye bizlere yutturmaya çalışanlardır.
Bir tarafta dini Allah’a has/halis kılan (muhlis /özgüleyen) Atatürk ile ona BİLEREK saygı&sevgi besleyenler;
diğer tarafta şeytanın dinini ALLAH DİNİ diye bize yedirmeye çalışan ehli kitap kafir müslümanlar (sözde ulema özde zırcahil şeyh şıh hacı hocaefendi ahbar ve ruhban hüloğ takım taklavatı).
pS1. Bundan 6-7 bin yıl önce, (takliden değil) tahkiken ve (naklen değil) AKLen Rabbini bulan, dini ancak ve yalnızca O’na HAS/HALİS kılan İbrahim ss, Allah tarafından DOST (HALİL) edinilmiştir (HALİLULLAH /HALİLÜRRAHMAN).
Ve Allah, o’nun (kanından gelenleri değil; kanından olmayan) milletini >>> HANİF İBRAHİM MİLLETİ’ni kutsamıştır.
Bu yüzden Allah’ımız Kur’an’da Resulullah (selat ve selam) efendimize,
– “Sen de ATAN İBRAHİM GİBİ HANİF (PROTEST /PROTESTO EDEN /PROTESTOCU /PROTESTANT) OL /HANİF İBRAHİM MİLLETİNE UY” diye sürekli hatırlatma yapmıştır.
Çünkü KAYYİM (eskimez, aşınmaz, dosdoğru /sahih-essah değil ASIL ASİL ASAL) DİN >>> HANİF DİN’dir ki Allah bizi o fıtrat üzere ayırıp yaratmıştır.
– Artık (o halde) vechini (yönünü /yüzünü) HANİF DİN’e ikame et (doğrult /yönelt).
Allah’ın FITRAT’ıdır ki insanları onun üzerine FATRetmiş (ayırmış /ayırıp yaratmıştır).
Allah’ın halk edişinde (yaratış ve yaradışında) tebdil (değişme) yoktur.
İşte KAYYİM (eskimez /aşınmaz /dosdoğru /dosdoğrultulmuş /müstakiym) DİN budur.
Ne var ki insanların EZİCİ çoğunluğu (EKSERİ’si) bilmiyor.
(Rum 30/30)
– Muhsin halde (ıhsan ederek /hasenat ile /güzellikler sergileyerek) vechini (yönünü /yüzünü) Allah’a teslim edip (Allah için Barış’a yönelip) HANİF İBRAHİM MİLLETİ’ne uyan (ittiba eden /tabi olan /İKİ KEZ BARIŞ’ıp İKİ KEZ İMAN eden) kimsenden diyn bakımından (din olarak) ahsen (daha /en güzel) olan kim vardır /kim olabilir ki? Allah İbrahim’i DOST (HALİL) edinmiştir.
(Nisa 4/125)
– Nefsini (özbenliğini) sefih (şeytanın lakabıdır ki AKILSIZ /beyinsiz /ahmak /salak) kılan kimseden başka kim İbrahim’in MilletinDEN rağbet eder (başka yöne kayar /uzaklaşır /yönelir)?
Onu dünyada süzüp seçmiştik (muSTaFa).
Şüphesiz o elbette ahirette de salihlerdendir.
(Bakara 2/130)
– İbrahim ne yahudi (israiloğullarından alemler üzerine tafdil edilen hadular /mutlu azınlıktan) ne de nasrani (biz nasraniyiz diyenlerden) DEĞİLDİ.
O ancak HANİF müslim [pS2] (BARIŞ’a girmiş bir PROTESTANT) idi.
Ve müşriklerden (şirk/ortak koşanlardan) DEĞİLDİ.
(Ali İmran 3/67)
– Ayrıca bknz.
Nahl 16/120~123;
Ali İmran 3/95;
Enam 6/79,161;
Yunus 10/105;
Bakara 2/135;
Hac 22/78;
Yusuf 12/37,38;
Kehf 18/20;
Araf 7/88,89;
İbrahim 14/13;
Bakara 2/120;
Maide 5/65~69;
Fatır 35/28;
Neml 27/82
vd.
– Ayrıca bknz. İbrahim ss ve AKLetmek
pS2.
Ayette “müslimen haniyfen (müslim hanif)” dense idi:
– Hanif olmak araç İslam ise amaç olurdu.
Oysa “haniyfen müslimen (hanif müslim)” yazmaktadır ki anlamı şudur:
İslam yani BARIŞ asgariyetteki ortak paydadır, ARAÇ’tır yalnızca.
Çünkü cinlerden beri herkes İslam’dır, tüm dinler İslam/BARIŞ formatındadır.
AMAÇ ise yani aslolan HANİF olmaktır.
Hani ayetlerde, “En azından müslim olarak can verin” deniyor ya, işte İslam’a yani BARIŞ’a girmek böyle bir asgariyettir.
Maide 5/3. ayet içindeki minimum rızalıktır İslam, karşılıklı razılık değildir; KEMALE ermek değil, İKMAL’e kalmaktır.
İşte bu yüzden Rabbimiz, “BARIŞ’madan gelmeyin!” buyurmaktadır.
Ama Allah’ımız, islam “format”ında kalmayıp bunun ötesine geçmek yani “fıtrat”a dönmek isteyenlere HANİF DİN’i işaret etmektedir.
Pekiyi şimdi biz ne yapacağız (eğer Allah’a İMAN ediyor /inanıyor isek)?
Cinlerden beri değişmeyen ve ortak payda olan, IŞİD katillerinin, kamu hırsızlarının, soyguncuların, Allah ile aldatanların, hüloğların, gıçgıllarının da dini olan islam’da (ehli kitap kafir müslümanlık’ta) mı kalacağız?
Yoksa “yeterince akledememiş ve dosdoğru yolu bulamamış” (Bakara 2/170; Lokman 31/21) atalarımızın hatalarından ayrılarak (Ali İmran 3/103,104), “EY İMAN EDENLER İMAN EDİN” uyarınca atamız İbrahim’in ss Hanif (ProtestanT) MİLLET’ine mi uyacağız?
Hallak ve Halik (ELEVVELİ /HU) Rabbimiz bizi sevgiden (ALAK /ALAKA /İLGİ’den) yarattı ve yaratılış amacımız ALLAH’I BİLMEK’tir (Gizli bir hazine idi BİLİNMEK istedi gereğince; Zariyat 51/56)..
Evet gayemiz asliyetimiz BİLMEK’tir ve bilmek de ancak BİLİM ile olur.
(Asgariyet olan islam’da kalan müslüman olarak can verir;
HANİF olan ise başın sonu sonun başı uyarınca Kur’an’ın son kelimesi “diyn” ile ilk kelimesi “ikra”yı birleştirerek yine yeniden OKU’maya başlar ve/ya ayrıca “radıytü lekümül islame diyNUN + KALEM” olarak çemberi tamamlar ve hem OKUyarak hem de YAZarak Rabbini BİLİM ile BİLMEK ve BİLDİRMEK yolunu seçer /BORCUNU ÖDEMEYE başlar.)
Hayatta en hakiki mürşid İLİM’dir, diyen Atatürk’ü (selam ve selam olsun) yine ve yeniden saygıyla sevgiyle analım ve de gerçek FATİHA’yı (AÇILIŞ suresini) ona /onun için lütfen okuyalım:
ikra bismi rabbikellezi halak
halekal insane min alak
ikra ve rabbükel ekrem
ellezi allem bil kalem
allemel insane ma lem ya’lem
nun velkalem
vema yesturun
YARATAN RABBİNİN İSMİYLE (İSMİNİ) OKU!
YARATTI SENİ ALAK’TAN.
OKU! RABBİN EKREM’DİR (EN BÜYÜK CÖMERTLİĞİN SAHİBİDİR).
O’DUR Kİ KALEME (VE KALEMLE) ÖĞRETTİ.
İNSANA BİLMEDİKLERİNİ ÖĞRETTİ.
NUN VE KALEM (1/0, i/o, binary/ikili sistem)
VE O’NUN SATRETTİKLERİ (SATIR SATIR YAZDIKLARI)
(ANDOLSUN KALEM’E VE ONUN İKİLİ SİSTEM’LE SONSUZxSONSUZ MATRİSS LEVHİ MAHFUZ’A YAZDIKLARINA)
… de ki: RZİ (Rabbi zıdni ilmi)
(Rabbim ilmimi ziyade et /bilmemi çokça arttır)
Taha 20/114
Svg&syg.yla,
Slm&slm
RZİ