PERİNÇEK ve ATATÜRK’E HAKARET

“PUTTU YÜK OLDU” başlığı üzerinden
Doğu Perinçek’i karalama kampanyası

Öncelikle şu GERÇEĞİ belirtelim: “Perinçek Atatürk’e hakaretten ceza aldı mahkum oldu” iddiaları koskoca bir  YALAN’dır, İFTİRA’dır, F-Gladyo’nun ALGI operasyonudur. [pS3]

Çünkü:

1) 2000’e Doğru dergisindeki o yazı, 12 Eylül GERİCİLİĞİNE karşı bir LAİKLİĞİ savunma yazısıdır.

2) Perinçek, “Puttu yük oldu” ifadesinin, kendi fikri görüşü düşüncesi olmadığını, 12 EYLÜL’ÜN ATATÜRK’E BAKIŞI olduğunu belirtmiştir. Öyle ki:

3) Savunmasında, Atatürk’ün din konusundaki görüşlerini, el yazılarını nesnel olarak aktardığını, 12 Eylül’ün bu görüşleri sakladığını, Amerikancı 12 Eylül darbecileri için Atatürk’ün yük haline geldiğini açıklamıştır.

4) Ancak yargılamayı yapan mahkeme TARAFLI davranmıştır. Çünkü:

5) Mahkeme, dava konusu olan yazının Atatürk’e ait el yazmalarından alındığını bildiren Perinçek’le Fatma Yazıcı’nın bilirkişi taleplerini kabul etmiş; bu savın doğruluğunun Atatürk Araştırma Merkezi’ne sorulmasını kararlaştırmıştır.

6) NE VAR Kİ kararında Atatürk Araştırma Merkezi’nin resmen bilirkişilik yapması istemini reddetmiştir.

NOT: Perinçek’in mahkeme savunmasından:

« Atatürk’e duyduğum saygıyı değiştirebilecek güçte bir mahkeme yoktur. Bu nedenle kararınızın hiçbir önemi yoktur. Asıl savcılar bu davayı açarak, Atatürk’ün görüşlerini küçük düşürücü bulmuşlar, Atatürk’e hakaret etmişlerdir. »

7) Aydınlıkçılar, BİLİRKİŞİ raporunu önce KABUL edip sonra reddeden mahkemenin mahkumiyet kararını TEMYİZ’e taşımışlarıdır.

Ve YARGITAY 9. Dairesi o HAKSIZ mahkumiyet kararını BOZARAK Perinçek ve arkadaşlarını BERAAT ettirmiştir.

pS1.

ataturk_perincek_dava_01 ataturk_perincek_dava_02

Üstteki iki resmin metin haline dökümleri:

25 Aralık 1988
İKİBİNE DOĞRU, s.27

ATATÜRK’ÜN EL YAZILARINA MAHKUMİYET

Perinçek’e 17,5 ay hapis

Savunmadan önce karar yazıldı. Atatürk’ün Allah konusundaki görüşleri, “küçük düşürücü” bulundu. Yeni Nesil yazarları da mahkum edildi.

Doğu Perinçek kapıyı açtı, karşısında oğulu Mehmet kaşlarını kaldırmış babasına bakıyordu. “Baba” dedi, “sen Atatürk’ün hatırasına hakaret etmekten hapis cezası mı aldın?” Öğretmeni Mehmet’e gazete haberini göstermişti. Mehmet anlayamamıştı. Kütüphanenin üzerinde Atatürk’ün gözlüklü ve zarif yüzlü bir resmi vardı. Ve babası şimdi o Atatürk’e hakaret etmekten ceza almıştı.

İSTİM ARKADAN GELSİN!

20 Aralık 1988 günü, İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi Şerif Mutlu, Doğru Perinçek’in savunmasını dinleyip sanıkların son sözlerini tutanağa yazdırır yazdırmaz, kürsünün üzerinde hazır duran kâğıttan kararı okumaya başladı. Salonda bulunan avukatlar, basın mensupları ve dinleyiciler, Şefik Mutlu’yu hayretle izliyorlardı. Hâkim gösteriş için bile hukuka ve usule uymak gereği duymamıştı. Karar önceden hazırlanmıştı. Savunmaların ve son sözlerin hiçbir kıymeti yoktu, hepsi merasimdi.

Doğu Perinçek, 2000’e Doğru’nun 22-28 Şubat 1987 tarihli 8. sayısında yayımlanan Atatürk ve Allah konulu başyazı ve aynı konuda 3-5 Mart 1987 günlerinde Yeni Nesil gazetesinde çıkan röportaj nedeniyle mahkûm ediliyordu.

Bu görüşmeyi yapan Yeni Nesil yazarları Bünyamin Ateş 1 yıl 5 ay 15 gün, Mustafa Kaplan ise 1 yıl 3 ay ceza aldılar. 2000’e Doğru Sorumlu Müdürü Fatma Yazıcı ve Yeni Nesil Sorumlu Müdürü Sabahattin Aksakal’ın cezaları ise paraya çevriliyordu. Yazıcı’ya 136.500, Aksakal’a ise 159.000 lira düşmüştü.

2000’e Doğru hakkında açılan en uzun dava, izleyicilerin deyişiyle “vicdan özgürlüğünün hiçe sayılması” ile noktalanıyordu. Dergimiz 8. sayısında Atatürk’ün gizlenen elyazılarını kamuoyuna sunmuştu. Atatürk “Bir Allah’ın kabulü siyasetin sonucudur” diyordu. Doğru Perinçek, zamanın tarih kitaplarına, Meclis tutanaklarına dayanarak Atatürk ve arkadaşlarının dinler konusundaki görüşlerini açıklamış ve onların çağdaşlaşma mücadelelerini övmüştü. Resmi Atatürkçüler, işte Cumhuriyet devriminin bu mimasını örtbas etmek istiyorlardı.

Yargılama sırasında Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı, Atatürk’ün elyazılarının ve tüm belgelerin gerçek olduğunu doğrulamıştı.

“GERÇEK YARGILANAMAZ”

Doğu Perinçek, karar duruşmasında yaptığı savunmasında şunları söyledi: “Mahkemeler gerçeği yargılayamaz. Atatürk’ün Allah ve İslamiyet konusundaki görüşlerini herhangi bir mahkeme kararı değiştiremez. Benim büyük devrimci olan Atatürk’e duyduğum saygıyı değiştirebilecek güçte bir mahkeme yoktur. Bu saygı benim vicdanımda var ve bu nedenle kararınızın bir önemi yoktur.

Perinçek, devamla savcıların bu davayı açarak Atatürk’ün hatırasına hakaret ettiklerini belirtti ve şunları ekledi: “Demek ki, Atatürk’ün bu görüşleri küçük düşürücü bulunuyor. Öte yandan, bu dava Anayasa’yı da ayaklar altına almıştır. 24. madde; ‘kimse dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz’ diyor. İnanmak ve inanmamak laik bir cumhuriyette kimseyi küçük düşürmez. Şimdi şeyhlerin, dervişlerin değer yargılarıyla mı karar verilecek?

Ve karar verildi…

Karar temyiz edildi. Ayrıca Doğu Perinçek, yargıç Şefik Mutlu’yu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na şikayet edeceğini açıkladı. Gerekçe, laik cumhuriyet ilkelerinin açıkça çiğnenmesi ve hâkimin kararını savunmaları dinlemeden önyargıyla vermesi.

+

Başyazı
Doğu Perinçek

Bir yargıcın Atatürk’ü “küçük düşürme” girişimi

Basın Savcısı, vazifenizi yapınız. Buraya Atatürk’ün din, Allah, İslamiyet ve Hz. Muhammed konusundaki görüşlerini bir kez daha yazıyorum:

“Masum ve cahil insanları, yüzlerce allaha taptırmak, veya allahları muayyen gruplarda toplamak ve en nihayet bir allah kabul ettirmek, siyasetin doğurduğu neticelerdir.”

“Muhammedin bir melek ile ve allah ile hakikaten konuşmuş olduğu kanaatinde bulunanlar olduğu gibi. Muhammedin isteyerek böyle söylediğini de ileri sürenler olmuştur. Bu faraziyeleri bir tarafa bırakmak ve meseleyi ilim ve mantık çerçevesi içinde mütalaa etmek daha doğru olur.”

“Muhammet, iptida allahın resulüyüm diyerek ortaya çıkmamıştır; bunu düşünmemiştir. Bu düşünce, senelerce mücadele ettikten ve fikirlerini neşreyledikten sonra kendisinde hasıl olmuştur.”

“Kuran sûreleri Muhammede açık semada peyda olmuş bir şimşek gibi günün birinde, birdenbire bir taraftan inmiş değillerdir. Muhammedin beyan ettiği sûreler uzun bir devirde dinî tefekkürlerinin mahsûlü olmuştur. Muhammet bu sûrelere birçok çalıştıktan ve tedkikler yaptıktan sonra edebî bir şekil vermiştir.”

Atatürk’ün kendi eliyle yazdığı veya yazdırdığı bu görüşleri, o zaman lise tarih kitaplarında da yer aldı. 1930’ların genç kuşakları tarih dersinde şu gerçekleri de okuyorlardı:

“… tabiatin fevkindeki ve haricindeki bütün mefhumların, insan dimağı için kendi tarafından uydurma şeylerden başka bir şey olmayacağı meydana çıkar.”

“Bundan 200 sene evveline kadar dünyanın 5-6 bin sene önce yaratıldığı ve insanın Basra’da iki günlük yolda, Fırat nehri üzerinde bulunan ‘cennet’te yaratıldığı zannolunmakta idi. Bu kanaatler hep din kitaplarındaki hikâyelerin, olduğu gibi hakikat sanılmasından doğuyordu. Artık, hayatın 6 bin senelik değil, milyonlarca senelik olduğu anlaşılmıştır.”

“Her halde şunu kabul etmek lâzımdır ki hayat tabiatin haricinden gelmiş değildir, ve tabiatin fevkinde bir amilin eseri de değildir. Hayat tıpkı suyun buhar olması; bazı cisimlerin billur haline geçmesi, hararet tesirile toprağın ısınması kabilinden zaruri bir tabiat hadisesidir, ve husulü için lâzım olan tabiî sebepler mevcut olduğu zaman kendiliğinden hasıl olmuştur.”

Bir alıntı da 3 Aralık 1934 günlü TBMM tutanağından:

“Dahiliye Vekili Şükrü Kaya: Dinler işlerini bitirmiş, vazifeleri tükenmiş, yeniden uzviyet ve hayatiyet bulamayan müesseselerdir. (Okay [bravo] sesleri ve alkışlar).”

Mahkeme dosyalarına girmiş, Atatürk Araştırma Merkezi’nce resmen doğrulanmış belgelerdir bunlar.

Herhangi bir mahkeme gerçeği yargılayabilir mi?

Yeryüzündeki mahkemelerin hepsi birleşse, Atatürk’ün din konusunda tarihe malolmuş ve belgelenmiş görüşlerinin aslında Atatürk’e ait olmadığını, Atatürk’ün dini bütün bir insan olduğunu hükme bağlasa, bu hüküm yalnız gardiyanları bağlar, hayatın kendisini bağlamaz.

Mahkemeler gerçeği yargılayamazlar. Mahkemeler, evrenin merkezi dünyadır, dünya da tepsi gibi düzdür diye karar alsalar, dünyayı evrenin merkezi haline getiremez ve düzleştiremezler.

DÜnyanın bütün mahkemeleri, ‘Kızılırmak, Hint Okyanusu’na dökülür’ diye bir karar alsala, Kızılırmak gene Karadeniz’e dökülmeye devam eder.

Atatürk’e niçin derinden saygı duyulur? Tarihimizin en köklü değişikliğine önderlik ettiği için, artık köhneleşen bin yıllık bir geçmişe, bir siyasal ve toplumsal eylemle meydan okuyabildiği için, büyük bir devrimci olduğu için.

Atatürk’ün elyazıları, Atatürk gerçeğinin bir parçasıdır. Onun büyük tarihsel rolünü ve saygınlığını tarif eden belgelerdir bunlar. Atatürk, o görüşlerini yazabildiği, genç kuşakları bir cumhuriyet kültürüyle eğitebildiği, çağdaşlaşmanın ideolojik mücadelesini yürütebildiği için büyüktür.

İstanbul 2. Asliye Ceza mahkemesi Yargıcı Şefik Mutlu, Atatürk’ün bu görüşlerini, “küçük düşürücü” buldu diye Atatürk küçük düşmez. Osmanlı devletini yıkan insanın devrimci düşüncelerine ve devrimci eylemine saygı duyulmayacaksa, neyine saygı duyulacak? Atatürk’ün görüşlerini bir “ayıp” gibi gören bir iddianamenin zihniyetini kabul eden bir mahkeme kararı, Atatürk’e saygısızlığın resmi belgeleridir.

Atatürk, tarih bilinci olan uzak-görüşlü bir devrimci olduğu için, cumhuriyeti mahkemelere, polise veya orduya değil, gençliğe emanet etmiştir. İktidar sahiplerinin bir gün cumhuriyet devrimine ihanet edebileceğini hesaba katarak, topluma güvenmiştir.

Laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması kadar basit bir olay değildir. Laiklik, ideolojik ve kültürel bir devrimdir; düşüncenin çağdaşlaşması ve demokratlaşmasıdır. Dinci ideoloji toplumda rakipsiz olsun, tartışılmasın, tarihsel belgeler bile açıklanmasın! Bunun sonu hüsrandır. Din, hiçbir zaman ideolojik alandaki hegemonya ile yetinmez, kaçınılmaz olarak siyaset alanına huruç eder. Çünkü din, yalnız insanların iç dünyasını değil, bütün devleti ve toplumu kendi nizamına sokmak iddiasındadır.

Serbest rekabet, yalnız piyasada olmaz, eğer çağdaş ve demokratik bir toplum olacaksak, ideolojik alanda da serbest rekabet olacaktır.

Dinci ideoloji ile serbest rekabeti, Atatürk’e bile yasaklayan bir devlet, vicdanlar üzerinde dayanılmaz bir yükten başka bir şey olamaz.

( http://vatanpartisi.org.tr/genel-merkez/soru-yanit/puttu-yuk-oldu-karalama-kampanyasi-13467 )

pS2. 26 Ağustos bloğu notu:

Sayın Doğu Perinçek’in görüşlerine saygı şahsına sevgi duyuyoruz ancak Atatürk’ün ALLAH inancı konusunda kendisine katılamıyoruz.

Çünkü, Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşamının, hiçbir siyasi görüşün penceresinden bakılmadan, bir BÜTÜN olarak analiz edilmesi gerekliliğine inanıyoruz. Yani önyargılardan, önkabullerden (hurafelerden vb.) muaf halde; TÜM’den okuma (AKL’ın) yolunu seçiyoruz. (Perinçek’in de artık bu yöntemi izlediğini düşünüyoruz /AYDIN’LIK’çı, bilimsel yol).

Yoksa çoklarının yaptığı gibi birkaç kesit üzerinden hareket etmenin, bizi yanlışa sürükleyeceğini tahmin edebiliyoruz…

Ve biliyoruz ki; ALTI OK’u çizerken, en uzun ok olarak LAİKLİK’i belirleyen ve OK’un başına da bir GİZLİ İMZA olarak “çentik” atan Atatürk’ün LAİKLİK anlaşıyışı algılanmadan, içselleştirilmeden, Atatürk’ü anlamak eksik kalacaktır. Hatta anlaşılamayacaktır.

Bakınız: “LAİKLİK ve ATATÜRK” başlıklı yazı…

pS3.

TEMYİZ’e giden süreçte medya arşivinden örnekler:

04 Nisan 1987
Cumhuriyet, sf.6
İstanbul Haber Servisi

“2000’e Doğru”ya iki dava, bir soruşturma

Haftalık “2000’e Doğru” dergisinde yayımlanan “Evren’in Kızlarına 2 Milyona 2 Daire” ve “Yeni Osmanlılar Hoşgeldiniz” başlıklı haberler nedeniyle derginin Yazı İşleri Müdürü Fatma Yazıcı aleyhine iki dava açıldı. Öte yandan derginin 12. sayısında yayımlanan “Hazreti Muhammed’in Cinsel Hayati” başlıklı yazı nedeniyle de İstanbul Basın Savcılığı soruşturma açtı. Yazıcı hakkında açılan davaların ilkinde “Cumhurbaşkanı’nın halkın nezdinde küçük düşürüldüğü ve hakaret edildiği” öne sürüldü. İddianamede, “haber yazma hududunun aşıldığı” belirtilerek, Fatma Yazıcı’nın 1,5 yıldan 4,5 yıla kadar hapsi istendi. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davaların ikincisinde “yayın yolu ile Atatürk’ün hatırasına hakaret” iddiasıyla da Yazıcı için aynı ceza isteniyor. Fatma Yazıcı, açılan soruşturma için de 14 Nisan günü ifade verecek.

+

02 Temmuz 1987
Milliyet, sf.1

2000’e Doğru davası (…)

+

02 Temmuz 1987
Cumhuriyet, sf.15
İstanbul Haber Servisi

Perinçek belge açıklayacak

2000’e Doğru dergisinde yayımlanan “Puttu Yük Oldu” başlıklı yazıda, Atatürk’e hakaret ettiği iddiasıyla yargılanan Dogu Perinçek’in, Atatürk’ün yazdığı bazı belgelerin açıklanması istemi kabul edildi.

İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dün yapılan duruşmada, “Puttu Yük Oldu” başlıklı yazıda, Atatürk’ün Allah ve din konusundaki görüşlerini aktardığını söyleyen Doğu Perinçek, “Bu yazıyı Atatürk’ün kendi el yazısı belgelere dayanarak yazdım” dedi. Atatürk’ün el yazılarından oluşan belgelerin devlet arşivlerinde saklandığını belirten Doğu Perinçek, söz konusu belgelerin Anıtkabir, Turk Tarih Kurumu ve Genelkurmay Başkanlığı arşivlerinde bulunduğunu kaydetti. Perinçek, bu belgelerin mahkemeye kanıt olarak getirtilmesini istedi.

+

25 Aralık 1987
Cumhuriyet, sf.11
İstanbul Haber Servisi

Perinçek ve Yazıcı yargılandı

2000’e Doğru dergisinin sahibi ve başyazarı Doğu Perinçek ile Yazı İşleri Müdürü Fatma Yazıcı’nın derginin 8. sayısındaki “Puttu Yük Oldu” başlıklı yazıda “Atatürk’ün manevi anısına hakaretten” yargılanmalarına devam edildi. Sanıkların 4.5 yıla kadar hapis istemiyle yargılandıkları duruşmada Fatma Yazıcı, Mahkeme Başkanı Osman Şirin’i “tarafsız davranmadığı” gerekçesiyle reddetti.

İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen önceki oturumlarda sanıklar Doğu Perinçek ve Fatma Yazıcı dava konusu yazının Atatürk’e ait el yazmalarından alındığını bildirmişler, mahkeme de bu savın doğruluğunun Atatürk Araştırma Merkezi’ne sorulmasını kararlaştırmıştı. Kararında Atatürk Araştırma Merkezi’nin resmen bilirkişilik yapması istemini reddeden mahkeme, Fatma Yazıcı tarafından yapılan hâkimin reddi istemi konusunda karar verilmesi için dava dosyasının İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesini kararlaştırdı.

+

21 Aralık 1988
Milliyet, sf.7

Perinçek mahkûm oldu (…)

+

24 Aralık 1988
Milliyet, sf.12

IPI’den Özal’a protesto (…)

+

21 Temmuz 1989
Cumhuriyet, sf.8

Yargıtay’dan Perinçek’e karar

ANKARA (UBA) – Gazeteci yazar Doğu Perinçek ile 2000’e Doğru Dergisi’nin eski Yazı İşleri Müdürü Fatma Yazıcı ve Yeni Nesil Gazetesi’nden Yazı İşleri Müdürü Sabahattin Aksakal, muhabir ve yazar Bünyamin Ateş ile Mustafa Kaplan’ın yaptığı temyiz başvurusunu karara bağlayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 5816 sayılı Atatürk Kanunu’na muhalefet ettiği gerekçesiyle bir yıl beş buçuk ay hapis cezasına çarptırılan Perinçek hakkındaki kararı bozdu.

+

23 Temmuz 1989
Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 5816 sayılı Atatürk Kanunu’na muhalefet ettiği gerekçesiyle mahkumiyet alan 2000’e Doğru Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni Doğu Perinçek, Yazı İşleri Müdürü Fatma Yazıcı ve Yeni Nesil Gazetesi Yazı işleri Müdürü Sabahattin Aksakal, muhabir ve yazar Bünyamin Ateş ile Mustafa Kaplan’ın cezalarının bozulduğunu açıkladı.

http://ayintarihi.byegm.gov.tr/RQdjZ/date/1989-07-23

+