LAİKLİK ve ATATÜRK

Laiklik nedir, ne değildir?

– I –

Tanımını doğru yapmadan laikliğin ne anlama geldiğini kavrayamayız. Aksine, “Din ile DEVLET işlerinin ayrılması” ya da “Dinin SİYASETE bulaştırılmaması” gibi EKSİK-YANLIŞ düşüncelere kapılırız.

Atatürk’ün ifadesiyle: “Laiklik, YALNIZ din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyeti demektir.

Ama bu açıklamayı da DOSDOĞRU OKUMAMIZ gerekir. Onun, laikliği tarif ederken, en başta, DİN ile DÜNYA işlerini birbirinden ayırdığını görmemiz gerekir. Aksi takdirde inanç serbestliğinin, özgürlüğünün, fikir ve vicdan hürriyetin sağlanamayacağını anlamamız gerekir.

Büyük Önder’in anladığı ve anlattığı laiklik budur.

– II –

Bir kere, herşeyden önce; ALLAH’ın kendisi LAİKTİR.
(Atatürk Allah’ın laik olduğunu aklederek keşfetmiştir)
Kul da ALLAH AHLAKI ile ahlaklanacağı için, kul da LAİK olacaktır.

Mutlak Yaratıcı’nın, “Dileseydim hepinizi tek tip yapardım“, “Allah, yalancı ve nankör kimseyi yola sokmaz“, “HALİS DİN (yalnız ve ancak) Allah’ındır” gibi uyarılarına ya da kuluna söylettiği “Sizin dininiz size, benim dinim bana” benzeri hatırlatmalarına göre laiklik;

Birebir ALLAH’IN İPİ’ne tutunmasıdır kişinin.
Allah ile arasına hiç kimseyi hiçbir şeyi (üçüncü şahısları kurumları vbs.) sokmaması; aracısız O’ndan istemesidir.

Bu, laiklikten öte üst-laikliktir.
Çünkü üst laiklik, kişinin araya kimseyi koymadan BİREBİR istemesidir.
ÜST-LAİKLİK’te birebirlik vardır.
Her duası kabul edilen (TEK ALLAH DOSTU/HALİL) İbrahim ss babası Azer’i kurtaramamıştır; Nuh ss nebi oğlunu kurtaramamıştır.

Çünkü SUR-LAİSİTE budur.

– III –

İşte böyle bireylerden oluşan toplumlar, AKL’IN (KAWL’İN) KLAVUZLUĞUNDA yürürler; MİLLET olurlar.

Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” ve “Hiç bilimsiz Kur’an olur mu?” uyarınca, ezbere kulaktan dolma (HADİS uydurmalarına hikayelerine göre) DEĞİL, okuyup araştırarak sorgulayarak bilimsel yoldan, AKLEN ikna (kalben mutmainlik) yöntemiyle (yani naklen değil aklen, taklidi değil tahkiki) iman ederler.

Allah ile aralarına değil üçüncü şahısları kurumları; DİN’i bile sokmazlar. DiyN (günü) ile DüNya (hayatı) işlerini birbirinden ayırmışlardır.

Çünkü onlar, LAİK ALLAH’IN AHLAKI (İLAHİ ETİK) ile ahlaklanmak için, yaratılıştaki asalet (esas, asal, asıl, asil, maya) olan Hanif (DEİST, PROTESTant) FITRAT‘a yönelmişlerdir. (İşte bu yüzden, tek imanla yetinmeyip asgariyette iki kez iman yolunu seçmişlerdir.)

Onları Kur’an, Hanif İbrahim Milleti olarak adlandırıyor. (Geleceğin bakışıyla da onların Allah yolundaki bu kutsal davasına, PROTESTANT islam yani Haniflik, The Khaniffate deniyor.)

Biliyorlar ki, laik (dahası sür-laik) olunmadan ne HANİF ne de HALİL olunmuyor; başka türlü din asla Allah’a has/halis kılınamıyor.

– IV –

Sözün sonu: Allah’ın LAİK olduğunu keşfeden Atatürk‘e yeniden selam ve selam olsun..

01
Laiklik_4.ok_enuzun_centikli_gizli imza