KUTLU GÜLEN/SÜFYAN HAFTASI

Aşağıda paylaştığımız forum yazısındaki mükemmel sorgu ve tesbitlerin yanısıra, dini ve bilimsel bilgilerin içeriğindeki olası hata, eksik ve yanlışlar yazarına aittir; dolayısıyla değiştirmeden yayınlıyoruz. [*]

26 Ağustos Bloğu

Kutlu Doğum Safsatası !

20.04.2013 13:24 PM
Ozan Altınbaş, Sakarya Üniversitesi, Makine Mühendisliği
hocam.com/forum

Kutlamada pasta mı kesiyorlar, şampanya mı patlatıyorlar diyenler için bi kaç düzeltme yapıyorum. Şimdilik pasta, şampanya da yakında inşallah…

01

Kutlu doğum haftası, 1989 yılından bu yana SADECE Türkiye’de olan bi etkinlik.. Bu etkinliğe ön ayak olmak güzel bir şey, lakin 1994’ten bu yana sadece 20-27 Nisan tarihleri arasında kutlanıyor olması tesadüf değil.

İlk olarak Diyanet İşleri tarafından 1989 yılında 12-17 Ekim tarihleri arasında kutlanmıştır ve Mevlid Kandili Ekim’in 11’ni 12’sine bağlayan gecesidir.

02

Bir sonraki yıl. 1990 yılında 1-7 Ekim tarihleri arasında kutlanmıştır, ve yine o yıl Mevlid Kandili 30 Eylül’ü 1 Ekim’e bağlayan gecedir. 1994 yılına kadar, Mevlid Kandilinin peşi sıra kutlanan, Kutlu Doğum haftası, 1994’ten 2008’e kadar 20-27 Nisan tarihleri arasında kutlanmıştır. Bu sene Mevlid Kandili 23 Ocak’ı 24 Ocak’a bağlayan geceydi. Kutlu doğum haftası amacına uygun olarak, 24 Ocak’tan 31 Ocak’a kadar kutlanabilirdi. Bu haftanın “Peygamber Efendimiz (s.a.v) Miladi 20 Nisan’da doğmuştur” gibi absürt bir bahane ile 1994’ten beri 20-27 Nisan tarihlerinde kutlanıyor olması 23 Nisan’ı gölgede bırakmak ya da bir başka yorumla 27 Nisan’da ki fetullah gülen’in doğum gününü kutlamak amaçlıdır. Bu oyunlara alet olmayın.

Her hükmü, hicri takvime, güneş saatine göre gerçekleştirilen bir dinin, “Miladi Takvim”e göre gerçekleştirilecek bir etkinliği olamaz!

Eğer olacağını düşünüyorsanız, şu sorulara cevap veriniz;

1-) Aynı yıl içinde 2 kere doğum günü kutlayanınız var mı?
2-) Hz. Muhammed (s.a.v.)’in daha doğum yılı bile net olarak belli değil olmadığı halde (569-570-571) doğum gününün ve ayının belli olmasını nasıl açıklayabilirsiniz?
3-) En önemli gün olan Kadir Gecesinin ve Ramazan ayının bile her sene 10 gün ileri geldiğini düşünürseniz, Kutlu doğum haftası neden sabit?
4-) Eğer miladi takvime göre sabitse, Ramazan Ayı da sabit olabilir mi?

http://www.haberler.com/bartin-da-kutlu-dogum-pastasi-kesildi-4543114-haberi/

http://www.hocam.com/forum/389275/1/kutlu_dogum_safsatasi_/

Kutlu Doğum Haftası 12-17 Ekim için ayrıca;

idefix

kutlu_dogum_01

bmkitap

kutlu_dogum_02

gittigidiyor

kutlu_dogum_03

[*] 26 Ağustos Bloğu notları:

pS1. Hata, eksik ve yanlış derken, örneğin; Kur’an’da KADİR GECESİ’nden başka ÖZEL gece yoktur, yani sonradan uydurulan KANDİLLER adı üstünde uydurmadır. Ayrıca, bir insan doğum gününü her yıl aynı gün kutlar; yoksa her yeni yıl ileri ve/ya geri kaydırarak kutlamaz. Ancak; RAMAZAN ay’ı için Kameri Takvim geçerlidir; dolayısıyla Kadir Gecesi ve Haram Aylar için de. Bunun dışında bizler, “ayların sayısı onikidir” uyarınca vb. güneş takvimini kullanıyoruz.

pS2. Fetullah hocaefendi (!) kendi doğum gününü kutlatıyor olabilir, kimse buna şaşırmasın. Ama iş ona gelinceye değin, dahası var: Siyer’e sonradan Muaviye tarafından yapılan eklemeye göre, Resulullah ss efendimiz ile Ebu Süfyan aynı gün doğmuşMUŞ. YaHU daha Muhammed ss nebinin doğum YILI net/kesinkes değil iken, iki farklı görüş var iken, nasıl oluyor da doğum yılını gün ay olarak biliyorlar ve hatta ana rahmine düştüğü tarihi hesaplıyorlar? Sakın o Ebu Süfyan denen ALLAH DÜŞMANI yaratık kendi doğum gününü İslam alemine milyarlarca müslümana yüzyıllardır kutlatıyor olmasın!?.

pS3. Konuya dair Hans von Aiberg tarafından yazılan geçmiş tarihli iki makale:

12.09.2002 13:41
Hv. Äiberg

Konu: Regaib gecesi!-1

slm ve slm
Candaşlar%
Hanifkanlar

Hep söyledim: Ben lider/önder değilim. İmam/şeyh değilim!
Ben bayraktar değilim ve ben bayraktarın elindeki karasancak’ım diye!
Ben analistim, (Analyser) ve de stratejist’im (Strateticienne).
Ama TAKTİSYEN değilim.
Çünkü bir TOC-TİC mensubu TAKTİK’i “Gelecekteki 3M’e üç majisyene bırakır. Biz o güne kadar BARIŞÇIYIZ.
Ama o gün gelince “Kininizle geberin” diye emir verecek olan TAKTİSYENDİR.

GELECEĞİN Taktisyenleri bizlerden Strateji ve analitik edinirler.
Görevimiz, onlara “Neyi, nasıl yapacaklarına ilişkin” AKILLI ve BİLGE ATALAR olmak!

Bunları niye yazıyorum: Regaib kandili ile ilgili yazı yazmam için sabahtan beri gelen 50’den fazla e-mail için! Ve benden VAAZ vermem isteniyor. Oysa ben va’iz değilim, bilgiç bilgiç nasihat etmek ise Dabbetleşmiş Zülkarneynlerin işi değildir.
Hiç Zülkarneyn’i “Vaiz verirken gösteren ayetler var mı?”
Gücünüzle yardım edin diyor, sizin verdiğiniz hiçbir ücret Rabbiminkiyle değiştirelemez diyor! Ve VAAZ etmiyor.
Oysa vaizlik yetkisi bile var: “Ey zülkarneyn dilersen bunlara azap edersin, dilersen güzellikle nasihat edersin” diye…
Ama Zülkarneyn(ler) her ikisinden de kaçarlar.
Ne eziyet ederler ne de vaaz verirler.
Herkes aklı başında insanlar! Koskocaman akil-baliğ kullarız.
Fethullah gibi ben de beyin yıkayan bir vaiz mi olacağım?

Ama, eğer vaaz yerine bu gece ile ilgili bir şey yazmam gerekrse” ne yazabilirim diye bir deneme yaptım.

Regaib kandili-ki üç ayların başlangıcı-deniyor.
Bize bugece ibadet etmek için bir vesile olsun.
İbadet edelim!
Vesile vesiledir!
Gece 24.15’den itibaren “VİTİR” ikame edelim.
Çifter çifter ve her bir çiftte selam vererek…
Hem bunu yapalım hem de KUR’AN’I okuyalım, “OKU” emri gereği!
OKU’yan ruhumuzun ta kendisidir. (Cesedi boşverin)
Ruh ise Rabbin EMRİNDENDİR.
İLK Emir ise OKU’maktır!
Okuyalım Kur’an’ı ya da Kur’an’ı AÇAN Dabbetçe yazıları…
Ya da en hafif ve tembel yoldan gidelim: Allah’ı tesbih ederek zikredelim.
Ama bir şeyler yapmak için bu gece bize vesile olsun.

Ancak bilinçli olarak bu gecenin adı geçen Regaib kandili olup olmadığının bilincinde -buna rağmen vesilei ibadet olsun diye- ibadet edelim. (İkinci yazımda bunları hatırlatacağım Allah İnşaa…)

Eğer “MESLEKTEN” bir vaiz olsaydım şöyle yazardım:

Bizler Allah’ın dostunun DOSTLARIYIZ.
Bunun anlamı dolaylı olarak Allah dostuyuz!
Yani:
Bizler İbrahim Milletindeniz.
Bunun anlamı Allah’ın katındaki en güzel ve tek EMREDİLEN din olan
Hanif Müslümanların oluşturduğu bir millettiz!
Yani:
Bizler Hanif’iz!
Bunun anlamı PROTESTANT MÜSLÜMANLARIZ.
Sanatsal iman ile Bilimsel imanı birleştirip ikiye katlamış bir görüşün ÖNCÜLERİYİZ! Patentimiz verilmiştir/alınmıştır.
Bizler aklen ve tahkiken iman eder/inanırız. Muhakkikiz! Akiliz!
Atalarımız ise naklen ve takliden iman etmişlerdir.
-ki mukallit ve ukala olmaktan 14 asırdır sabıkalılar-
Beş kez kasanızı soyduğu için beş kez işten el çektirdiğiniz mutemetinizi kişiyi yeniden işe alıp altıncı kez ona güvenmek neyse ATA dinine inanmak da odur.

Atalarımız/ebeveynlerimiz “Ailemizin atasıdır”.
Bizim atamız ise bir “Milletin atası”dır.
O ATA İbrahim Halilullah’dır biz ise onun milletinin bireyleri Hanifler’iz!
Yani protestant müslümanlar!
Protesto: Aklen ve tahkiken araştırmak demektir. Bir tür Anarchisme felsefesi ama, o felsefedeki gibi SERTLİK yok! Yerine BARIŞ var!
Nasıl bir barış?
Sivil toplum örgütleri gibi BARIŞÇIL davranan bir barış sistemi!
Bu sistemde anarşist (Cuma namazı çıkışı CUMA günü tatil olsun diyerek yürüyenler) ve terörist (Canlı intihar bombaları) ve Horrorist (Usame bin Ladin El Kaide’si, Hizbullah ve şeriat cinayetleri) yoktur!
Onlar başka; Protest bambaşkadır.
İslami Protestantlık bir SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜ ile özdeştir!
Soylu amaçları vardır. Ve karşıt islamcılarla çatışırlar.
(Cuma gününü TATİL yapMAmak için izin alıp yürürler. Eğer bunu da yapmıyorlarsa onlara tatlısu Hanifleri demeye hakkımız vardır.)
Askeriye ve polisiye benzeri bir statükocu örgütlenmenin içinde zinhar bulunmazlar. Hep barışçıdırlar. Önce birbirlerine karşı -ki örnek olacaksın- sonra da kendi hempalarına karşı!
Cahilse yüzçevir dön, selam bile verme! Bulaşma!
Yarı cahil ise bir tek SELAM ver ve güzellikle vedalaş! Dalaşma!
Eğer bilginin nuruyla ışıl ışıl ise ona selam ve selam diyerek yakınlaş. YAKLAŞ!
Yakınlaştığına çok kibar ve müşfik ol ki o senin artık arkadaşındır!
Propaganda etmeden sadece ve sadece gerçeği göstererek, beğenisine sunarak, bir öğretmen gibi değil; bir araştırmacı gibi olun akdaş!
“Ben senden ÖNCE ve DAHA ÇOK biliyorum” demeyiniz!
Şeytan da Adem için AYNI şeyleri söyledi!
“Paylaşalım, imece yapalım, ortaklaşalım, mutmainleşelim birlikte” diyerek bir arada olun. Peygamberler gibi ne o sizden üstündür, ne de siz ondan! Dünya hayatında yarışmayın!
Üstünlüğü tescil edecek merci Ahırette ve sadece ALLAH’tır!
O beratı alınca kimin ne kadar üstün olduğu O DİN gününde ortaya çıkacaktır.
Burada ise asla çıkmayacaktır!
Son nefeste bir tüyo dışında hiç kimse sizi öteki SİZ’den üstün olarak ilan etmeyecektir. Son nefese kulak verin!
O son nefes aslında ebedi hayatın İLK nefesidir, yeniden bir doğumdur ebediyete ve hiç ölmemecesine…
Cennet’te, Naim’de ya da Cehennemde… Ama ebedi ölümsüzlüğe ilk doğuştur.
Mütevazı olun “Kendisine BEN demeyen BİZ diyen” Rabbiniz ahlakıyla ahlaklanın. Üsvei Hasene, “Rabbinin ahlakıyla ahlaklanan peygamber ahlakı” demektir. O peygamber ALLAH ahlakının yeryüzündeki TALİMİ ve GÖSTERGESİDİR. ÖRNEKTİR!
O Ahlak “BİR ANA KİTAPTA YAZILIDIR”.
Kur’an ile bizlere de indirilmiştir.
Salih amellerden ve iman edenlerin yapmaları gereken şeylerden ibarettir.
Ayet ayet bulursunuz onları zaten!
Salih amelleriniz, SOMUTTUR!
İman ise soyuttur!
İmanı iki kez yapınız: Duygusal klasik iman ve bilimsel iman.
Birincisi Aşk ehlinin yaptığı sanattır! Ata mirasıdır.
Miraskonduculuktur!
İkincisi ise MİRAS değildir, siz üretirsiniz! Sizin alın terinizdir.
HELAL kazancınızdır. Takva elbisenizdir. Güle güle giyiniz! Çok da yakışacaktır, adım gibi biliyorum.
O iman atanızdan değil, sizin İBRAHİM gibi kendi doğrunuzu mutlak olarak HAKİKAT ile bulmanızdan doğan katmerli bir imandır.
Atanızın dininden ve cennetinden ötede Ataların atası İbrahim’in milletinden ve özel cennetinden olmanızı umut etmek size farz kılınmıştır!
İki kez iman ediniz ki Allah sizden siz Allah’tan razı olasınız.
Ve karşılıklı rıza için “İki kere barışık olun”.
Hem kendinizle hem de komşunuzla ve diğerleriyle!
Bir kez değil İKİ KEZ selam verin!
Selam dosdoğrudan karşılığı BARIŞ olduğu için, Allah bu selamınızı sizi daha BARIŞIK yapmaya ıslah edecektir. Selam ve selam demek bir salattır. Çünkü Haniflik bir sanattır!
BARIŞ sanatı!
Hep barış ve barış!
Diğerleri sizi sevmese de siz seviyorsunuz -Allah öyle diyorsa bu doğrudur-
Eminim seviyorsunuz.
Eminim mümkün olan en uzak noktaya kadar barış diyorsunuz!

Nereye kadar BARIŞ ve BARIŞ!
GELECEK DE bir gün GELECEK ve Allah sizlere bildirecek!
“Kininizle geberin, yetti artık!” o gün işte Süfyani ve Mehdi savaşı start almıştır. Torunlarınız savaşçı Bedir Aslanları!
Sizler de onların GÖREMEDİKLERİ ama yanlarında olan ŞEHİDLER!
Rütbeli-üniformalı-işaretli ve düzenli asker gibi şehidler!

Sizler iyiliği emreden kötülüğü yasaklayan bir grup olarak klasik imandan ayrıldınız. Ayrıldıklarınızı da seviniz. Onların ağzından öfke taşsa da, tırnaklarını kemirseler de siz onları sevin!
Ta ki dokunulmazlık sınırına kadar!
SAVUNMA hakkı sizin YAŞAM hakkınızdır.
Canınız yandı mı, SALDIRIN!
Ama savunmak için saldırın.
Bunun dışında barış ve barış diyen bir HANİF’e “Ruhsat” yoktur.
Diyorum ya, Hanif müslüman, anarşist, terörist ve horrorist yani SAVAŞÇI olan değildir.
Bilincinizin üstü ve altı bu olmalıdır.
Allah’ımızın adı ES-SELAM=Barışçıl değil midir?
Allah AHLAKI bu değil midir?
Günü gelince Rabbim KAHHAR olacaktır. Yani sonsuz/ezeli/ebedi zaman içinde BİR KEZ VAHİD (Tek ben) VE KAHHAR (ebediyete doğurtucu) ve MALİKÜL MÜLK (Mülkün ilk ve tek sahibi) olmak üzere savaşacaktır. (Kıyamet)
Ama ondan önce olduğu gibi; ondan sonra da EBEDİYEN yine ES-SELAM=BARIŞÇIL olarak BİZLERİ diriltecektir.
BARIŞ gezegeni Cennetler!
Ve zalim savaşçıların GEZEGENİ cehennem!
Birer yol ayrımı/yol çatalı… Tercih NEFSLERİMİZİN!
Nefs ise ÖZGÜR iradenin tek adresidir.

Özgür iradeniz ise Allah’ın size ÜFLEDİĞİ
k e n d i
r u h u ‘dur.

Hoşça ve dostça!

PS. Sürecek!

http://mihdesign.free.fr/4389.htm

12.09.2002 15:59
Hv. Æiberg

Konu: Re: Regaib gecesi!-2

slm ve slm
Hanifcanlar

Regaib kandili ile ilgili ilk yazımı -sanırım- okumuş olmalısınız.
Şimdi, Regaib kandilinin Regaib olMAdığını BİLEREK, HANİF bilinciyle bu geceyi ibadet ve OKU’malarınıza vesile olarak salık veriyorum.

Regab kandili yoktur.
Çünkü:

1. Kur’an’da KADİR GECESİNDEN başka h i ç b i r KANDİL yoktur!
(Kur’an eksiksiz ve ayrıntılı olduğuna binaen böyle bir GECE bildirilmemiştir. Bildirilmiyen de zaten YOKTUR! Aksi halde Allah’ı UNUTKAN diye eleştirmemiz gerekir-haza-)

2. Kur’an’da Kadir gecesi, RAMAZAN ve HARAM AYLAR dışında bir AY (Kamer) Takvimi yoktur. Kameriyye sadece dört konuda uygulanır.
Dördüncüsü hem Şemsi (Güneş) Hem Kameri (Ay) takvimi olarak verilen KEHF suresinde ARTI bir değer olarak geçen dilimdir:
“Onlar mağalarında üçyüz yıl(Şemsi) ve fazlasıyla 9 yıl (Kameri) kaldılar” diye…

Şimdi KURAN’DAKİ takvimi düzenleyelim:

a) Güneş (Şems) takvimi 365 gün 6 saat ve ARTIK bir gün (dört yılda bir Şubat 29)
b) Ay’ın hareketlerine göre, 7 günden x dört hafta (ayın dört evresi) takvimi olan Kameri dilimleme…

4×7=28 ve 28×12=336 günden oluşan bir yıl!
Yani güneş yılından 29 gün eksik olan bir takvim -ki 29 gün de bir AY ediyor-
Bu takvimi dört ile çarpınca 116 gün ediyor. (115 de denebilir)
İşte bu dört HARAM AYLARIN çok özel TAKVİMİDİR.
Artık ay olan 29 gün RAMAZAN kabul edilir.
O çıkarılınca geriye 7x4x4=116 günlük bir HACC peryodu çıkar.
Yani Hacc 116 gündür. (Tıkış tepiş milyonlarca kişinin milyonlarca kurban telef ettiği dört günlük KURBAN BAYRAMI değildir. Haram aylarla ilgili ayetleri çoktaaan incelemiş olmanız gerekir.)
İşin ilginci, dört HARAM ay birbiri peşinden gelmez!
SERPİŞTİRİLMİŞTİR.
Ve bunların tamamı HACC’dır, kalanı ise UMRE’dir.
Umre 250 gündür. Hacc ise 116 gündür.
Ama dört gün kurban katliam bayramı günü HİÇ değildir.
Bir Hanif’i diğerlerinden (Hafif=Atacı, örfçü ve kendi için de yaşayan ve Hadis=Süfyani DİN İÇİN yaşadığını sanan din polisi tiynetli zorba zalimler) ayıran başlıca özelliklerden biri de Haram ayların dört olduğunun BİLİNCİNDE olmasıdır ki bu Kur’an emridir ve “Dört gün” ısrarında bulunan HADİS diniyle çatışmaktadır.
Hadis dinde HARAM ay yoktur!
Hadis din mensupları için Kurban katliam günleri olan dört günden başka HACC yoktur.
Yine ayetler ve Hadisler düellosuna ya da Resulullah ve Allah’ı karşı karşıya getiren HADİS’lerin dominantlığını acı acı yaşıyoruz.
116 güne yayılarak kesilecek ve her fukara devleti besleyecek olan kurban kesimi yerine; kimsenin tüketemeyeceği ve de kokacağı için gömülerek dört güne sığdırılan hayvan soykırımı bir zalimliktir.
HACC değildir.

c) Ay’ın REEL (astronomik) hareketlerine göre 354 gün -ki ilk örneğimizden 18 gün=2 hafta 4 gün fazladır. Ay gerçekte bir ayı 28 günden fazla devretmektedir.

Bu takvim ise Kameri aylar yani 354 gün tutan bir yıl takviminin skalasında nirengi noktası KADİR GÜNÜNÜN (24 saat) gecesi (geceye düşen payı) olarak ortaya çıkar. Yani mihenk taşı KADİR gecesidir.
(Kadir gecesi ise Galaktik tutulmadır.)
Kadir gecesini içinde bulunduran 29 günlük RAMAZAN başta olmak…
Aynı takvimi Ashabı Kehf’in (7 uyurların) kaldığı süre içinde de haber verilmiştir.
Artık dokuz yıl üç asırdaki güneş takvimi-ay takvimi=11 gün formülü uyarınca vardır.
Yani ŞEKER ve KURBAN dediğimiz bayramlar ile Ramazan bunun için her yıl 11 gün öne gelmektedir ki bunu hepimiz biliyoruz.
Bilmediğimiz tek şey: 4 aydan (120) gün çıkarılan 116 günlük HARAM aylar farkıdır. Bu dört gün HARAM ayların içine rastlamıyor da olabilir. Ama Hacc bayramı dediğimiz 4 gün haram ayların içine ender olarak düşmese dahi, onun HACC olduğudur.
(Gelecekteki soruların yanıtlarıdır)
Bu dört gün sadece İSLAM ÜLKELERİNİN ya da YÖNETİCİLERİNİN bir araya gelerek İSLAMİ ŞURA yapmaları için ÖZEL bir ruhsattır. O dört günde LİDERLER zirvesi vardır. Kalan 116 gün ise HERKESİN!
Nasıl ki CUMA hutbesi VAAZ değil de “BİR HAFTALIK YÖRE ZİRVESİ” ise, aynı şey LİDERLER zirvesi için de geçerlidir. Yılda dört gün liderler zirvesi yapılır ve bu genelde Ramazan bitiminden 70 gün sonraya rastlasa da bu rakamın doğruluğunu belirleyecek olan “Oynak” KADİR GECESİDİR. Kadir gecesi mutlaka Ramazan ayı içine düşer. Fakat 4 günlük Hacc bayramı ender olarak düşmeyebilir de!…
4 günlük hacc/kurban bayramı sanılanın TERSİNE çok TENHA olmalıdır.
116 gün ise bu zirve dışında kalanlara birer KURBAN BSAYRAMI olarak lütfedilmiştir.
Ve şunları da hatırlıyoruz:

Türkiye üzerinden İKİ ZAMAN DİLİMİ geçmektedir. Bu iki zaman dilimi karadeniz üzerinden İskenderun’u kesen (üzerinden geçen) boylamın batısı ve doğusu arasında REEL olarak bir saat farkı vardır. Ama mevzuat olarak bizler onu TSİ diye TEK saat yapıyoruz.
Buna göre, bu boylamın doğusundaki kişiler ORUCU b i r g ü n önce açacaklar! Batısındakiler de ertesi gün! Ve elbette bayram doğuda arefe gününde, batıda ise bir gün sonra girecektir. Fas gibi mağribi ülkelerinde ise örneğin Pakistan’a göre iki gün sonra…

Bu arada: Ramazan kelimesinin aslı, İbrahim’in Hind-Aria dilindeki RamaDHyana kelimesinden gelmektedir. Anlamı “Kutsal çile için oruç” yani fakirizmin kendisi! Ramazan ismi aynen korunmuştur. İbrahim orucu sipariş ederken, “Ramazan” kelimesini kullandığı için, bu kelime bizde kutsal olarak, Sanskrit dilindeki bidat anlamından ayıklanıp Kur’an’a Allah lafzı olarak getirilmiştir.)

Ve bu artık 11 gün ucuca eklendiğinde her 33 yıldıa bir YIL’ın miktarına ulaşmaktadır. 66 yılda 2 yıl 99 yılda (bir asında) ise üç yıl!
Ve üç asır mağarada kalan ashabı kehf için de 9 yıl olmaktadır. (Bu da Kur’an mucizesidir: Ayette 300 yıl ve fazlasıyla 9 yıl mağaralarında kaldılar, buyurulmaktadır.)
Bu süre aslında 8 küsur saattir. Ama 300 yıl ve artısına tekabül etmiştir. Tam gün ise bunun üç mislidir: Yani 900 ila 927 yıl)
Bu da Allah’ın katındaki bir günün bizim saydığımız ile BİN YIL olduğuna verilen mucizevi örnektir. Rakamı yaklaştırmaya çalışmıyorum. Çünkü: 333×3=1000 eder.
Ama 335 günden tastamam 1005 gün eder!
Demek ki Allah indinde hassas sayaç 335 günlük takvimdir. (336 gün üzerinden 1008 gün ediyor) 336+354+365/3=352 gündür. (Bu bölüm GELECEĞE yazılmıştır, biz daha sonra inceleyeceğiz. Gelelim güncel konumuza)

RAMAZAN ve KADİR gecesinin dışında ASLA bir başka geceyi/kandili 354 günlük AY takvimiyle ölçümlemeyin. Bu mantıksız bir hata olur.
Hani hatırlarsınız:
Ben 14 Şubat 1945’de bir zemherir soğuğunda doğdum! Normalde herkes gibi doğumgünü pastamı mükerrer 14 Şubat’ta kesmeliyim.
Ama AY takvimi sözkonusu olunca, ancak 14 şubat’ı 33, 66 ve 99 yaşlarımda yakalayabiliyorum.
Onun dışında hep doğum günüm 11 gün geriye geliyor.
Şu yaşımda ben doğum günümü (66 yaşımdan eksik olan) 9 yılx11 gün = 99 gün yani ŞUbat 14’den üçbuçuk ay öncesinde Kasım ayında kutlayacağım!
Hayır olmaz öyle şey!
Doğum günü, maaş günü, randevu günü bir sonraki yıl 11 gün geriye gelir mi?

Bu örnekteteki amacım, Resulullah’ın doğum günü sayılan ve sanılan MEVLİT kandilinin rakamsal ve peryodik maskaralığıdır.
Ağustos 10’da doğan bir kimsenin artık yıllara göre Yılbaşında doğumgününü kutlaması ne kadar MANTIKLI?

Pekiyi bunu kim böyle yaptı? EMEVİYE hanedanı dede-baba-oğul oturup üç kuşak anlaşıp bunu böyle yaptılar ve bu SÜNNİLİK!

Resululah ne zaman doğdu?

Bilinmez ki?
Rabbimiz bizi Ahırette yüzyüze getirdiğinde sorunuz: “Ya Sevgilimiz ne zaman doğdun?”
Yanıtı şu olacaktır: “Onu Rabbim bilir ve Levhi Mahfuzdan bildirdikleri bilir!”
Resulullah! (selatı selam)
Ana rahminde birkaç aylıkken babası ABDULLAT (Abdullah değil!) öldü ve hiç tanımadı.
Annesi onu hemen bu üzüntü üzerine sütten kesildiği için HALİME sütanneye verdi. Ardından Resulullah’ın asla görüşmediği ve bilmediği annesi AMİNA (Emine) vefat etti. Babadan ve anneden öksüz/yetim resulullah 4 yıl sonra o da vefat etti.

Resulullah’ı dede ve sonra amcalar paylaştılar. (Abdulmuttalip=Talip adlı putun kulu ve Ebu Talip=Talip’in babası)
Yazılı belgeli hiçbir edebiyatın olmadığı Arabistandan söz ediyoruz.
Baba yok ki, doğum tarihini bilesin!
Anne yok ki doğum tarihini bilesin!
Sütanne yok!
Yaşlı dede öldü.
Amcalar kendi havasında! (Amcalardan ikisi de Ebu Cehil ve Ebu Leheb)
Şimdi kendinizi Resulullah’ın yerine koyun: Nereden bileceksiniz ne gün doğduğunuzu?
Kim söyleyecek? Okuma yazma oranının sıfır olduğu ve nüfus memuru olmadığı yerde kim bilecek bunu?
Bazılarımızın doğum tarihi 1 Ocak diye atılmıştır, ya da 1 Temmuz!..
“Aslında benim nüfus kağıdım bir yıl geç alınmış, annem diyor ki ben seni madımakları tarlada biçtiğim gün doğurdum.”
Daha BİZ kendi tevellüt ve kimlik bilgilerimizden bu kadar uzak iken, nereden bileceksin Resulullah’ın DOĞDUĞU günü?
Ama o peygamberdi diyecekler olacak, “Hiç bilinmez mi?”
İyi de doğduğu gün İsa gibi peygamber olmadı ki!
Taa 40 yaşına geldi ve oldu!
Üstelik peygamber olacağını HİÇ BİLMEDEN oluverdi.
Bilsek ki peygamber olacak, hepimiz koşar doğum gününü tesbit ederiz bir bebeğin!
Ama Resulullah hiç bilmiyordu ki Resulullah olacağını?
Bilen kişi Hira mağarasında Cebrail kendisine “Oku” dediğinde CİN sanıp, gerçek bir felç geçirir miydi korkudan?
Bir gün peygamber olacağını bilseydi, bu korkuya kendini hazırlamaz mıydı? Ve böylesine korkuyorsa, ıssız mağaralardan hayatı boyunca uzak durmaz mıydı?
Ama Süleyman Çelebi mevlitlerine bakarsanız, daha gayrı müslim annesi Amina Hatun bile “Meleklerin saf saf indiği ve kabeyi tavaf ettiği ve de Meryem ve Asiye’nin de kendisine geldiği ve Muhammed’i müjdelediği” bir tablo ortaya çıkıyor. Mevlit şekeri ve gülsuyu atmosferinde… Yaşlı annelerde bir telaş bir telaş! Aman mevlit var.
Yani TÖRE var! (Olsun biz onları yine de ÇOK seviyoruz.)

Bahia Rahibi bakmış da sırtında peygamberlik mühürü varmış!
Resulullah’ın sırtında -ne demekse- mühür olduğunu neden hiç bir hanımı, yakını sahabe uyduruk da olsa HADİSLER ile söylemiyor?
Mühür sonradan mı kayboldu?

Melekler neden Amine Hatun’u kutsasın ki?
Ne kendisi ne kocası müslüman değil! Daha 40 yıl geçecek ve Müslümanlık ondan sonra çıkacak!
Ana-baba gayrı müslim hatta putperest?
Niye bir tek Hadis’de Abdullat (Put Lat’ın kulu) ve Amina’nın (Neye emin ya da neye iman ediyor ki bu isim verilmiş, belli değil!) namaz kıldığını, la ilahe illallah dediğini yazmıyor?
Gayrı müslim gayrı müslimdir! Onları müslüman yapamazsınız.
Asiye bile müslime miydi yoksa firavunun karısı mıydı? Musa dinini ve Tevratını getirdiğinde çoktaaaaan ölmüştü. Yani evlatlığı Musa’ya mı uymuştu? Asiye müslim miydi Musa gibi?
Ve bu Asiye’yi Süleyman Çelebi Mavlit mısralarında getirip, Resulullah’ın doğum anına YAMAMIŞ. Aferim Çelebi, bu işler için kaç kese altın aldın?
Ama şu milletimin saflarına ve safiyelerine bir BİDAT bıkartın ki, sil sil temizlenmiyor. Mevlit’in ortasında ayağa kalkıyoruz, niye?????? (Uyduruk Hadis bile değil, bir töre)
Neyse, yine de Mevlit’te arada Kur’an okunup efendimize selavat getirilmesi KÂR olduğu için ben bile mevlitlere giderim. Ama HANİF bilinciyle…
Niye giderim? Çünkü “Sevdiklerim, HaFif müslüman dostlarım ısrar ederler” de onun için!

Anne, baba, sütanne ne zaman doğduğunu bildirecek kadar yaşamamışlar Resulullah’ın!
Dede ve amcalar HİÇ bir rivayet etmemişler!
Sır bir doğum tarihi!

Ama Hadisler yetişmiş imdade!
Muhtelif hadisler tam 6 tane ayrı ayrı doğum tarihi veriyorlar.
Ve iki tarih daha var. Biri 571 yılı diyor, diğeri ise 570!
DAHA YILI BİLMİYORSUN! (Müslim ve Buhari yine anlaşamamışlar)

Bitmedi bir de AY’ı veriyorlar: 6 hadisten sadece ikisi birbiriyle uyuşuyor Rebiulevvel ayının 12’si idi…
Ne demek bu?
Sürekli YAZ iklimi yaşayan Hicaz bölgesinde “Kış, bahar, güz” gibi bilinmedik mevsimler var. “Külli sahara tuvalet” misali, külli doğum tarihleri de YAZ’a akortlanıyor.
Benim doğum günüm 14 Şubat ama, artık yıl nedeniyle 10 Ağustos’da olabiliyor!
Ne demek bu?

Hadisler yine uydurulmuş, kaydırılmış.
Hakem diyor ki, “Ebu süfyan ile yıl farkıyla aynı gün doğdular.
Bunun için Resulullah Ebu Süfyan’a merhamet etti ve müslüman olması şartıyla başını kılıç ile kesmeyeceğini” söyledi!”
Sen Resulullah’ın EBE’si miydin?
Ebu Süfyan KENDİ DOĞUM TARİHİNİ bize kutlatıyor olmasın?
Ebu Süfyan şakası olmasın bu?
Türkmenbaşının doğum gününü kutlatması gibi…

DOĞUM tarihi, sır ve meçhul olan Resulullah’ın bir de ANA RAHMİNE düştüğü geceyi (neredeyse saatini ve dakikasını) biliyoruz.
Regaib kandili bunun adı!
Yani ana rahmine düştüğü gün!
İyi de kim tesbit etti.
Hele ki doğum tarihini bilmiyorsun 6 rivayet ve iki farklı yıl veriyorsun.
Bir de ana rahmine düştüğünü söylüyorsun!
Sen jinekolog ya da röntgenci miydin orada?
İleri teknolojiler mi kullanıyordun Hadisçi?

Neyse, Regaib kandiliniz yine de mübarek olsun!
Hoşkalın,
dostkalın
HANİF kalın!
Aklınıza mukayyet olun!
Sizleri seviyorum.
🙂

Ama ikisi “Rebiulevvel ayının 12nci günü diyor”.

Kimdir bu nüfus memurları o da bir sır!
Ve iki tarih daha var. Biri 571 yılı diyor, diğeri ise 570!
DAHA YILI BİLMİYORSUN! (Müslim ve Buhari yine anlaşamamışlar)

http://mihdesign.free.fr/4391.htm