SEVİM TANÜREK

Cavit Tanürek, annesiz kaldı…
Burak oğlan, anasının kuzusu…

(Haber resimleri için tıklayınız)

stanürek00

Sevim Tanürek (1934 – 16 Mayıs 1998), Klasik Türk müziği şarkıcısı.
1950-1959 yılları arasında TRT Ankara Radyosu’nda çalıştı. Daha sonra ayrılarak sahne çalışmaları yapmaya başladı. Çok sayıda 45’lik plak doldurdu. Karma Turka serisinden “Hicran” adlı bir albümü yayınlandı.
11 Mayıs 1998’de yayalar için yeşil ışık yandığı sırada yaya geçidinden karşıdan karşıya geçerken bir trafik kazası sonucu ağır yaralandı. Alman Hastanesi’nde yoğun bakıma alındıktan sonra beyninde ödem oluşması ve beyin kanaması riskine karşı ameliyat edildi ve suni solunum cihazına bağlandı.
Hastanede kaldığı süre boyunca hayati tehlikeyi atlatamayan ve durumu giderek ağırlaşan Tanürek, beş gün sonra yaşamını yitirdi.
Tanürek’e çarpan otomobili kullanan, dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Ahmet Burak Erdoğan idi. Kazadaki sürücü ihmali dava konusu oldu, ancak ölen Sevim Tanürek 8’de 8 kusurlu bulundu. Kazayı yapan sürücü Ahmet Burak Erdoğan’ın, olay tarihi itibari ile ehliyetsiz olduğu iddiaları vardır. Burak Erdoğan ise kusursuz bulundu.
Mahkeme sürücü genci 3 ay hapse mahkûm etti o da, para cezasına çevrildi.
Ahmet Burak Erdoğan hakkında kusursuzluk raporu veren Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi’nin başındaki Eyüp Çakmak, 4 Mart 2004’te, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidardayken Türkiye Denizcilik İşletmeleri (TDİ) A.Ş.’ye genel müdür yardımcısı olarak atandı.
Sevim Tanürek Zincirlikuyu Mezarlığına defnedilmiştir.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Sevim_Tan%C3%BCrek

***

09.11.2013
Necati Doğru, Sözcü

İyi bir baba!

Öğrenci evlerinin içine “Devletin valisi ile polisini namus jandarması yapma projesini” yüksek sesle, bağırarak, kızarak açıkladı. Annelere babalara “Çocuklarınız bize emanettir” diyor ya kendisi nasıl bir baba?

Okuyalım!
Aydınlanalım!
“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan olmadan önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken oğlu Ahmet Burak Erdoğan, Şişli’de yaya geçidinde karşıya geçmeye çalışan TRT İstanbul Radyosu sanatçısı Sevim Tanürek’e otombille çarptı.
Sanatçı hastaneye kaldırıldı.
Ahmet Burak Erdoğan, annesinin otomobilini kullanıyordu. Trafik raporunda “dalgın araç kullandığı” için kusur oranı sekizde üç (3/8) tespiti yapılmıştı. Savcı polisin raporuna dayanarak 3 aydan 20 aya kadar hapis istedi. Sanatcı Sevim Tanürek, kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. Bunun üzerine Ahmet Burak Erdoğan hakkında ek iddianame düzenlenerek “istenen ceza 2 yıldan 5 yıla kadar hapis” diye değişti.

Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan araya girdi. Ölen sanatçının eşi ve oğluna çok sıcak ilgi gösterdi.
Mezar yeri temin etti.
Hastane masrafını ödedi.
Tanürek’in eşi ile oğlu da şikayetlerinden vazgeçtiler. Fakat dava sürdü. Mahkeme Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi’nden kazayla ilgili rapor istedi. Bu dairenin başında makine mühendisi Eyüp Çakmak bulunuyordu. Eyüp Çakmak, sanık Burak Erdoğan için tamamen kusursuz raporu düzenledi ve “sekizde sekiz (8/8) kusur ölen yaya Sevim Tanürek’tedir” dedi.

Sonra ne mi oldu?
Başkan’ın oğlu aklandı.
Beraat etti.
Tayyip Erdoğan Başbakan oldu. Kusursuzdur raporu veren dairenin başkanı Eyüp Çakmak, Türkiye Denizcilik İşletmeleri Genel Müdür Yardımcılığı görevine atandı. 19 yaşındaki oğlu dikkatsizlik etmiş, kaza yapmış, ölüme neden olmuş. Baba Tayyip Erdoğan da oğlunun ceza almaktan kurtulması için babalığını yapmış. Oğluna kusursuz raporu veren makine mühendisini ödüllendirmek istemiş. Adli Tıp mühendisini Tayyip Erdoğan kendi şirketleri olan Emniyet Gıda’nın ya da İhsan Gıda’nın ya da Yeni Doğa’nın genel müdür yardımcısı değil de özelleştirme idaresine devredilmiş, 30-40 trilyon kıdem tazminatı ödeyerek 3 bine yakın çalışanını işten çıkarmış bir devlet şirketinde müdür yardımcısı yaptırıyor.

Tayyip Erdoğan iyi baba!
Hem oğlunu kurtarıyor.
Hem oğlunu kurtaranı kurtarıyor. Oğlunu kurtaran adamı kendi şirketine değil de devlet şirketine genel müdür yardımcısı yaptırarak oğluna miras kalacak şirketini de kurtarıyor”
(Bu bilgiler; Necati Doğru’nun VATAN Gazetesi’nde “Başbakan kendi şirketine niçin almadı?” başlıklı yazısından özetlenmiştir. Bu yazıya herhangi bir yalanlama, düzeltme, tekzip yapılamamıştır.)

İftiracı!

Tıp fakültesinden mezun olur olmaz Verem Savaş Dispanseri’nde göreve başladı. 1 yıl içinde Toplum Sağlık Merkezi’ne atandı. Kısa süre sonra merkezin grup başkanı yapıldı. Hızlı tırmanış, yıldırım yükselişler sonunda Sağlık Bakanlığı Müşaviri yani Sağlık Bakanı’nın aklına ve bilgisine başvurulan kişi yapıldı. Ahmet Özdinç adlı Sağlık Bakanlığı Müsteşarı’nın “Kız erkek aynı evi paylaşan öğrencilerin kürtaj başvurusunda patlama oldu” açıklaması iftira çıktı. İftiracı, yalancı, sorumsuz fakat yandaş üst bürokrat tipi şu son 11 yılda devleti ele geçirdi.

Necati Doğru

http://sozcu.com.tr/2013/yazarlar/necati-dogru/iyi-bir-baba-403486/

***

14.01.2014
Rifat Serdaroğlu

Sizin çocuğunuz olsaydı?

Ahmet Burak Erdoğan;

Tarih; 11 Mayıs 1998. Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanı.
Yer; İstanbul- Şişli İlçesi Abide-i Hürriyet Caddesi’ndeki Yaya geçidi.
İnsanlar, karşıya geçmek için “Yaya geçidinde” beklemektedirler.
Yayalara “YEŞİL” ışık yanar, insanlar yürümeye başlar.
Tam o sırada, 04 Temmuz 1979 doğumlu Ahmet Burak Erdoğan’ın kullandığı 34 ABR 93 Plakalı Opel oto son sürat, yaya geçidinden geçmekte olan Türk Sanat Müziğinin Büyük Sanatçılarından Sevim Tanürek’e çarpar.
Sevim Tanürek hastaneye kaldırılır. Belediye araçları derhal kaza yerini yıkayıp, fren izlerini yok ederler. Sevim Tanürek hastanede ecelle boğuşup can verirken, Ahmet Burak Erdoğan hemen babası tarafından İngiltere’ye “Dil Kursuna” gönderilir. Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi Başkanı Eyüp Çakmak, otosuyla yayaya çarpan A. Burak Erdoğan’ı suçsuz, yeşil ışıkta yaya geçidinden geçmekte olan Rahmetli Sevim Tanürek’i 8/8 suçlu bulur!
Ahmet Burak Erdoğan kurtulur, onu kurtaran Eyüp Çakmak ise, Türkiye Deniz İşletmeleri Kurumuna Genel Müdür Muavini yapılır.
Türkiye’nin gözü önünde gerçekleşen “Cinayet” benzeri “Ölümlü” bu olayda, suç işleyen çocuk bir dakika dahi gözaltına alınmamıştır.

Bu kişi Ahmet Burak Erdoğan değil de, sizin çocuğunuz olsaydı neler olurdu?

Ahmet Burak Erdoğan;

Yıl 2000. Yer Kasımpaşa Deniz Hastanesi, İstanbul.
Askerliğe uygun olmadığını iddia eden A. Burak Erdoğan, “Çürük Raporu” almak için müracaat eder. Yapılan kontrollerde “Testis Kanseri” teşhisiyle Erdoğan’a “Çürük Raporu” verilir ve Askerlik Hizmetinden muaf tutulur.
2001 Yılında yani 1 yıl sonra Ahmet Burak Erdoğan evlenir, çocukları olur.
Şimdi Türkiye’nin en zengin kişileri arasında gösterilmektedir.

Testis Kanseri diye askerlikten muaf tutulan fakat bir yıl sonra evlenip çoluk çocuğa karışan kişi, Ahmet Burak Erdoğan değil de, sizin çocuğunuz olsaydı neler olurdu?

Necmettin Bilal Erdoğan;

17 Aralık 2013 tarihinde Cumhuriyet Savcısı “Yolsuzluk-Hırsızlık-Rüşvet” suçlarıyla ilgili operasyon için düğmeye bastı.
Bakan çocukları, milyonlarca Dolar-Avro ile oynarken yakalandılar ve tutuklandılar. Banka Genel Müdürünün evinde ayakkabı kutularında milyonlarca Avro bulundu, tutuklandı.
Devletten ihale alan bazı iş adamlarının, Necmettin Bilal Erdoğan’ın kurduğu Vakfa, demetler halinde milyonlarca Dolar-Avro verdikleri teknik takiple belirlendi, belgelendi. Cumhuriyet Savcısının isteğiyle ilgili Mahkeme bu iş adamlarının malvarlıklarına el koydu.
Üniversite Rektörlerini, TSK’nın Orgenerallerini, Bilim Adamlarını, Gazetecileri sabaha karşı polis gücüyle gözaltına alan Cumhuriyet Savcısı, ifadesine başvurmak üzere Necmettin Bilal Erdoğan’a davetiye gönderdi.
N. Bilal Erdoğan Cumhuriyet Savcısının davetine gitmedi. Kendisini almaya giden polisler Başbakanlık Korumaları tarafından tekme-tokat dövülüp, kovalandılar. Baba Erdoğan oğlunun Savcı tarafından aranması karşısında çılgına döndü ve adeta “Yemişim senin gibi Savcıyı” dercesine, Cumhuriyet Savcısını tehdide varan sözlerle yerden yere vurdu, hakaret etti.

Cumhuriyet Savcısının davet ettiği halde gitmeyen kişi Necmettin Bilal Erdoğan değil de, sizin çocuğunuz olsaydı neler olurdu?

Binali’nin Bacanağı;

Binali Yıldırım, taa İstanbul Belediyesinden beri Tayyip Erdoğan’ın sağ kolu ve sırdaşıdır. Kendisi yeni dönemin gizli zenginlerindendir. Oğlu da çabuk zengin olan, gemi filosu sahibi bir gençtir.
Bacanağının, Binali’nin Bakanlık Memurlarıyla birlikte yaptıkları rüşvet-avanta pazarlığı ve demet halinde para aldıkları filmi gözlerimizle gördük. Bacanak para aldığı iş adamlarına “iş tamam” diyordu.
Bacanak önceden haber aldığı için, kaçtı. Dört gün yakalanamadı.
Bu arada on dört kişi tutuklandı. Dört gün sonra teslim olan bacanak, dosyaya hâkim olan Mahkeme beklenmeden, nöbetçi mahkemeye çıkarıldı ve serbest bırakıldı.

Filmini seyrettiğimiz kişi, AKP İzmir Büyükşehir Başkan Adayı ve Başbakan Erdoğan’ın sırdaşı Binali’nin bacanağı değil de, sizin akrabanız veya oğlunuz olsaydı, neler olurdu?

Ekmek-su aş bekleyebilir / Temele taş bekleyebilir,
Devlete baş dahi bekleyebilir / Adalete mutlak uyulmalı ve bekletilmemelidir, demişti şair.

12 yıllık AKP İktidarında yapılan her türlü yıkım onarılabilir, maddi kayıplar zor da olsa yerine konabilir. Fakat Adalet ve Hukuk Devletinde yapılan yıkımların tamir edilmesi, Türk Milletinin çok uzun zamanını alacaktır.

“Bir Hilal Uğruna Ya Rab, Ne Güneşler Batıyor” deyişinden,
“Bir Bilal Uğruna Ya Rab, Adalet Batıyor” noktasına geldik.

“Hem Müslüman, Hem Lâik Olunmaz” diyen Recep Tayyip Erdoğan’a;
“Hem Müslüman, Hem Hırsız Olunur mu?” desek ne yanıt verir dersiniz?

Vah Türkiye’m vah, kimlerin eline kalmışsın!

Bu olaylar benim çocuğumun başına gelseydi, benim çocuğum da aynen Burak-Bilal-Binali gibi korunur, pamuklara sarılır diyorsanız, hiç durmayın, koşa-koşa AKP’ye oy vermeye gidin. Yok, benim oğlumu perişan ederler, gençliğini söndürürlerdi, diyorsanız işte size fırsat; AKP’ye ve Kürtçü-Bölücü partilere oy vermeyin, verdirmeyin…

http://rifatserdaroglu.com/2014/01/14/sizin-cocugunuz-olsaydi/

***

Takunyalı Führer…

Dokunmayan vezir oluyor

Tayyip Erdoğan, Fetullah Gülen ve irticai oluşumların gerçek yüzlerini ortaya çıkaran insanlar hakkında sözde Ergenekon iftirası ile tutuklamalar çıkaran, davalar açan Ergenekon savcıları Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel ile Nihat Taşkın hakkındaki ilk şikâyetlere bakan Ankara 4. İdare Mahkemesi Başkanı Kasım Davas soruşturmaya gerek olmadığına hükmetmişti.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ise, 2009 yaz kararnamesi döneminde aldığı kararla Davas’ı “Başkanlık yapamaz” diye bu görevden alıp, Kırıkkale Bölge İdare Mahkemesi’ne düz hakim olarak yollamıştı.

HSYK’nın “Başkanlık” yapamayacağına karar verdiği Davas, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı oldu. Davas, bu görevde 3 yıl kalırsa Danıştay üyeliğine seçilecek.

Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in tutuklanmasıyla gündeme gelen Erzurum Cumhuriyet Başsavcısı Sinan Kuş, 2002’de Rize’de görevliyken Tayyip’in suç oluşturan konuşması hakkında dava açmamış, “Takipsizlik” kararı vermişti. Ödülünü Erzurum Başsavcılığı ile alıyor ve bu defa da Tayyip’le bağlantılı olan başta Albayraklar olmak üzere cemaatlerle ilgili soruşturma başlatan Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’i tutuklatıyorlardı.

Sinan Kuş gibi Erzurum 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi İsmail Şahin de tanıdık bir isimdi. CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Hakim İsmail Şahin’in hamiline çek gibi boş kararlara imza attığını ileri sürmüş, bununla ilgili belgeler göstermişti.
Tayyip Erdoğan’a “ishal” raporu vererek yargılandığı mal varlığı davasına gitmemesini sağlayan Haseki Hastanesi Dahiliye Kliniği Şef Yardımcısı Hikmet Feyizoğlu’nun kardeşi SSK İstanbul Bölge Müdürlüğü’ne getiriliyordu.

Erdoğan’ın Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde yargılanan işadamı Mustafa Albayrak’a işkence yapıldığına dair sahte rapor düzenlediği iddiasıyla açılan davada yargılanan Doktor “Hudutlar ve Sahiller Genel Müdürü” oluyordu.

Tayyip’in Siirt konuşması nedeniyle yargılandığı davada muhalefet şerhi koyarak Tayyip’in ceza almamasını isteyen Yargıtay Hakimi Muhittin Mıhçak’ın eşi Hayriye Mıhçak’ı, İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü’ne atıyorlardı.

Ses sanatçısı Sevim Tanürek’e otomobili ile çarparak ölümüne neden olan oğlu Ahmet Burak Erdoğan için “tamamen kusursuz” raporu vererek beraatını sağlayan Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi Başkanı Eyüp Çakmak, Türkiye Denizcilik İşletmeleri’ne (TDİ) Genel Müdür Yardımcısı olarak atanıyordu.

“Türban serbest olmalı” şeklinde konuşan Tayyip’in aile doktoru Yunus Söylet, önce İstanbul Üniversite’sine Rektör yapılıyor, ardından altına yaklaşık 600 Bin TL’lik Lüks BMW marka araç veriliyordu.

Tayyip’in belediye başkanlığı döneminde İçişleri Bakanlığı tarafından açılan soruşturmalarda “suç yoktur” raporu veren müfettişler, Tayyip iktidarları döneminde “Valilik” ile ödüllendirilirken, suç bulanlar ise sürgün üzerine sürgün cezası yiyorlardı.

Ergun Poyraz

https://www.facebook.com/kadifeyumruk/posts/158086364396603

***

ÇÜRÜK

AKP yalakası dinci medya, Fetullahçı basın ve 2. Cumhuriyetçi matbuat 2008 yılının tamamında ve 2009 yılının hemen hemen her gününde Yarsav Başkanı Ö. Faruk Eminağaoğlu’nun geçirdiği ameliyatlar sebebiyle askerlikten muaf tutulması olayını dillerine doluyorlar, yalan üzerine yalan üretiyorlar, iftira üzerine iftira atıyorlardı.

Bu uğurda PKK’lı annelerin yanında tuttukları saflardan bir an için çıkıp, hor görüp yüzlerine bakmadıkları şehit annelerini kullanıyorlar, vatan ve millet edebiyatı yapıyorlardı. Bu karalama kampanyasında başı; her yanından pislik, lağım ve irin fışkıran Fetullahçı “Yalan Yolu” çekiyordu.

Fetullah Gülen ve AKP karşıtı yazılarını artırmasının ardından, din taciri bu kesimin hedefi bu defa Hürriyet Gazetesi yazarı A. Hakan Coşkun oluyordu.

Tayyip’in damadının gazetesinden Sevilay Yükselir, Coşkun’un dalağını aldırarak çürük raporu aldığından bahisle gün aşırı Ahmet Hakan yazısı kaleme alıyordu.

3 Haziran 2009 tarihli Sabah Gazetesi’nde Ahmet Hakan’ın Star TV’deki Arena programında askerliği ile ilgili yapılan programın, “Al gülüm ver gülüm birbirini ağırlamalar” diyerek, danışıklı dövüş olduğunu iddia ediyor, Uğur Dündar’ın Ahmet Hakan’a şu soruları niye sormadığını vurguluyordu:

“Ahmetçiğim dalaksız yaşamak nasıl bir şey? Kimseler anlamadı senin dalaksız olduğunu şimdiye kadar. Çok sağlıklı bir görüntün var. Vallahi senin gece hayatına olan düşkünlüğün bende olsa yerimden kalkamam. Nasıl oluyor bu işler dalaksız ve sağlıksız? Soyamaz mıydın askerde patates ya da soğan?”

Damadın gazetesinden bu şekilde feryat eden Sevilay, yazısına şöyle devam ediyordu:

“Ama sizin derdiniz, benim gibi ona patates ya da soğan soydurmak değil. Derdiniz allamak, pullamak, aklamak!
Ayıp değil mi yahu Uğur Ağabey?”

Sabah Gazetesi’nden Sevilay başta olmak üzere, Zaman Gazetesi’nden Vakit Gazetesi’ne kadar cümle matbuat, Ahmet Hakan ile Ömer Faruk’a askerlik yaptırma, patates soydurma kampanyasına girişiyordu.

Şimdi burada damadın gazetesine ve o gazeteden vatan millet edebiyatı yapan Sevilay’a ve diğer dinci basma soralım:

Madem askerlik konusunda bu denli hassassınız, neden damadın babalığı olan Tayyip’e sormazsınız;

“Bu ülkede gariban vatandaşların çocukları askerliğe elverişli değildir raporu alamıyor da, senin oğlun bir anda nasıl alabiliyor? Hastalığı ne? Gemi filoları kuruyor, milyon dolarlık villalar alıyor, şirketler açıyor, bunları yaparken son derece sağlıklı, ancak iş askerliğe gelince son derece sağlıksız ve üstelik çürük!”

Tayyip’in karizmasının çizilmesinden mi korkarsınız yoksa Ahmet Burak’ın mı? Bu nedenlerden dolayı mı Tayyip’e bu soruları soramıyorsunuz?

Tayyip’in oğlu(!)nun askerlik durumu ve çürük raporu hakkında kalem oynatamayan dinci ve Fetullahçı matbuat, Arena programının ardından adeta taarruza geçiyordu.

Tayyip’in damadının Sabah Gazetesi’nden Sevilay Yükselir, ondan alıntı yapan Vakit Gazetesi, programda Nedim Şener’in Ahmet Hakan’a; “Askerlik yapmadığınızı falan yazdılar. Bu tabii sizin özel hayatınız. Konuşmak istemeyebilirsiniz bu konuda” şeklindeki hatırlatmasını ilk falso olarak lanse ediyorlar ve şu soruyu soruyorlardı:

“Ne aralık askerlik yapıp yapmamak özel hayatın sınırları içerisine girdi bu ülkede Nedim.”

Damatçı ve dinci basın bu soruyu sorarlarken, gözlerine ve dahi kulaklarına inanamadıklarını da özellikle vurguluyorlardı.

O halde bu matbuatın askerlik meraklısı isimlerine soralım, bakın Tayyip’in oğlu elinizin altında, bal gibi çürük raporu almış. Ahmet Hakan ve diğerlerine sıraladığınız tavsiyeleri niye ondan esirgiyorsunuz? Burak’a “Askerde patates soğan da mı soyamazsın, sen de bu vatanın evladısın Burak, haydi marş marş göreve” demek bu kadar zor mu?

Kanaltürk adlı İnternet Sitesinde Adnan Bulut, 3 Mayıs 2009 tarihinde “Naylon Ahmet askerlik yaptı mı” başlıklı yazısında şunları söylüyor, ondan da şeriatçı Vakit Gazetesi alıntı yapıyordu, okuyalım:

“… Her neyse naylon Ahmet… Bir süredir sana askerliğin ile ilgili bir takım sorular sordum, anımsatmalarda bulundum. Sen hiç oralı bile olmadın. Meğerse senin müthiş bir askerlik korkun varmış.”

Kanaltürk ve Vakit Gazetesi’ndeki yazı şöyle devam ediyordu:

“Askerlik yapmadığın gündeme gelince betin benzin atarmış. Şimdi seni biraz üzecek bir takım bilgi ve belgeleri saygın okurlarımızla paylaşmak istiyorum.

“Ne oldu, ter boşandı senden galiba. Sakin ol. Hem benim yayınladığım belgelerden sonra belki silâh altına alınırsın, şanlı Türk Silahlı Kuvvetlerimizin üniformasını sırtına geçirir, biraz olsun saygınlık kazanırsın. Şu halinle saygınlıktan eser yok çünkü.”

Şimdi Bulut’a ve Bulut’un yazısını alıntılayan şeriatçı Vakitçilere, onların Ahmet Hakan’a sordukları soruları niye Tayyip’e ve oğluna sormadıklarını hatırlatalım ve kendi cümleleriyle ekleyelim:

Böyle bir soruyu Tayyip’e sorarken bir yerlerinizin ağrıyacağından mı korkuyorsunuz?
Niye sakin olamıyor musunuz?
Yoksa ter mi boşanıyor dört bir yanınızdan?

Bu nasıl Müslümanlık, bu ne yaman çifte standarttır?
Kitabın neresinde var kuvvetliye boyun eğip, zayıfa vurmak?
Dinin ne tarafına düşüyor, birinin ayıbına şemsiye olurken, diğerine fener tutmak?

İslam’ın ne yanına geliyor, Ahmet Hakan’ı askerliğe davet edip saygınlık kazanmasını isterken, Tayyip’in oğlundan bu daveti esirgeyip, onu bu saygınlıktan mahrum bırakmak?

Ahmet Burak’ın neyi eksik?
Üstelik patates soğan soymak için fazlası bile var!..

Kanaltürk ve Şeriatçı Vakit Gazetesi’nin yazarları, Ahmet Hakan’ın çürük raporunu yemediklerini de vurguluyorlardı. Ama aynı yazarlar(!) her nedense Tayyip’in oğlunun(!) raporunu öyle bir yutuyorlardı ki, Burak konusunda sesleri solukları çıkmıyordu.

Tayyip’in oğlu konusunda sessiz kalan siyasal dinciler, Ahmet Hakan konusunda bakın daha nasıl döktürüyorlardı:

“… Hastanesi’nde bir dönem Dr. Şerafettin Özer de Başhekimlik yapmış. Dr. Şerafettin Özer’i araştırınca bir de ne göreyim; Kasımpaşa Deniz Hastanesi Başhekimi’nin de adı Şerafettin Özer’miş iyi mi? Tabip Albay Şerafettin Özer’le seni ameliyat eden Şerafettin Özer meğer aynı kişiymiş!
Şaşırtıcı değil mi?
Ne ilginç tesadüf değil mi?
Ahmet Hakan’ın askere gitmemek için ‘elverişli değildir’ raporu aldığı yeri tahmin etmek zor değil…
Tabii ki Kasımpaşa Askeri Deniz Hastanesi…
Haa, naylon Ahmet!”

Şeriatçı Vakit Gazetesi Ahmet Hakan’ın çürük raporunu Kasımpaşa Askeri Deniz Hastanesi’nden torpille aldığını ima ediyor, bu durum da benim aklıma Tayyip’in kızının pardon oğlunun “çürük” raporunu nereden aldığı sorusunu getiriyordu. Gerçi bu soru önce Müslüman olduklarını iddia eden şeriatçıların aklına gelmeliydi ya neyse…

Tayyip’in oğlu, hani şu sanatçı Sevim Tanürek’e annesi Emine’nin arabasıyla çarparak ölümüne neden olan Ahmet Burak, “çürük” raporunu aynı Ahmet Hakan gibi Kasımpaşa Deniz Hastanesi’nden alıyordu. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın o günlerdeki damadı Serhat Basutçu, “yüzbaşı” rütbesiyle burada görev yapıyordu.

Ne yani hemen bunda bir bit yeniği mi arayacağız?
Olur mu?
Tesadüftür tesadüf!..
İnanmıyor musunuz?..
İşte bakın, size bir tesadüf daha!..

Tayyip’in mahdumu Burak’a, Kasımpaşa Deniz Hastanesi’nden “askerliğe elverişli değildir” raporu alındığında Özden Örnek, Donanma Komutanı’ydı.

Örnek’in çocukları ve eşi ile ilgili tesadüfleri yukarıda anlatmıştım.

Ahmet Hakan’a, Ömer Faruk Eminağaoğlu’na “Askerde patates, soğan soyamazlar mıydı” diye soran tetikçi basın, Tayyip’in oğlunun çürük raporunu görmezden geldikleri gibi, ona kıyamadıklarından olacak onu patates, soğan soymaya gönderemiyorlardı.

Gönderemedikleri sadece O mu?
Olur mu?

Tayyip’in öz savcılığını üstlendiği Ergenekon soruşturmasını yürüttüğü iddiasında olan Zekeriya Öz unutulur mu?

Ergün POYRAZ

https://www.facebook.com/kadifeyumruk/posts/159088014296438

***

Bal Tutan Parmağını Yalar

Kadrolarının büyük çoğunluğunu Tayyip’in şu anda yanında bulunan elemanlarının oluşturduğu “Yeni Türkiye” adlı derginin Mart-Nisan 1997 yılında çıkan 14. sayısında, Tayyip Erdoğan’ın bugünkü durumuna ışık tutan görüşleri şu şekilde yer alıyordu:

“Bal tutan parmağını yalar özdeyişi başka hiçbir söze yer bırakmadan siyasetin yozlaşmasının yanı sıra siyasi gücü elde edenlerin, bu konuşmalarına paralel bir kişisel çıkarı edinmekten geri durmayacaklarını, hatta mevki-makam sahiplerinin kendi keselerini doldurmak, yakınlarına kaynak aktarmak gibi davranışlarının adeta bir doğa yazısı gibi tekrar ettiğini ortaya koymaktadır…”

Tayyip’in oğlu Bilal ile gelini Sema’nın yüzde 50 hissesi ile gizli ortağı oldukları açığa çıkan Atagold’un sahibi Cihan Kamer ile Erdoğan ailesinin yollarının birçok olayda kesiştiği de ortaya çıkıyordu. Tayyip’in Başbakanlığı döneminde görülen haksız mal edinme davasından, çocuklarının düğününde takılan altınların Kamer’in şirketinde bozulduğuna ilişkin belgeyle kurtulduğunu yukarıda belirtmiştim.

Tayyip’in oğlu Ahmet Burak’ın adeta bedava gemi aldığı, Uzan’ların Star Gazetesi’ne TMSF’nin el koymasının ardından ortak olan Hasan Doğan ile Cihan Kamer, İETT garaj ihalesini kazanmıştı.

Başbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın ortağı olan Cihan Kamer’in oğlu Atasay Kamer için, İngiltere’ye 2006 yılında Başbakan sıfatıyla referans mektubu yazdığı ortaya çıkıyordu. Aynı yıl Bilal Erdoğan ortak oldukları şirket için Ekrem Tosun’a vekâlet veriyordu. Oğul Erdoğan ve Atasay Kamer’in ortak oldukları şirket 2005′te yaklaşık 46 bin lira, 2006 yılında 162 bin lira, 2007′de ise 46 bin lira gelir beyan ediyordu.

Uluslararası ve yurt içi pırlanta dahil her türlü değerli taşın ticaretini yapan Tayyip’in oğlunun 46 bin lira gibi komik vergi beyanı verdiği şirkete her türlü kolaylıkları sağlamayı Maliye Bakanlığı en büyük görev sayıyordu.

Maliye’nin sağladığı sonsuz avantajları ranta döndüren Tayyip’in yakın çevresi ve çocukları bal tutan parmaklarını yalamakla kalmıyor, bal küpünü köküyle götürüyorlardı.

Oğul Ahmet Burak Erdoğan, amcası Mustafa Erdoğan, halası Vesile İlgen’in eşi Ziya İlgen ile 10 Nisan 2006 tarihinde Turkuvaz Denizcilik ve Ticaret Anonim Şirketi’ni kurdular. Şirketin kurucuları arasında Erdoğanların gelini ve Atagold’un ortağı olduğu ortaya çıkan Sema Erdoğan Ketenci’nin babası Osman Ketenci de yer alıyordu.

Turkuvaz Denizcilik, 1 milyon TL sermaye ile kuruldu. Ahmet Burak Erdoğan, Başbakan’ın kız kardeşi Vesile İlgen’in eşi Ziya İlgen ve amca Mustafa Erdoğan 250′şer bin TL sermayeyle her biri şirketin yüzde 25′lik hissesine sahip oldu. Ahmet Burak Erdoğan’ın eşi Sema Ketenci’nin babası Osman Ketenci 150 bin TL ile şirketin yüzde 15 hissesine, aile dostları Mustafa Gündoğan da 100 bin TL ile yüzde 10′luk kısmına ortak oldu.

Amcası ve halasının eşinden ayrı olarak Ahmet Burak Erdoğan, 19 Ocak 2007 tarihinde MB Denizcilik Taşımacılık Limited Şirketi’ni kurdu. Erdoğan’ın ikinci denizcilik şirketi MB Denizcilik’teki ortağı Mecit Mert Çetinkaya idi. Henüz kırkı bile çıkmamış MB Denizcilik, kuruluşundan 18 gün sonra, yani 6 Şubat 2007 tarihinde “Safran 1″ adlı kuru yük gemisini satın almıştı.

Oğul Erdoğan, kuru yük gemisini Hasan Doğan’ın sahip olduğu Gürgem Deniz Nakliyat Turizm ve Ticaret Limited Şirketi’nden satın aldı.

Gemiyi satan Hasan Doğan, Tayyip Erdoğan’ın oğlu Ahmet Burak Erdoğan ve diğer çocuklarının eğitim masraflarını üstlenen Remzi Gür’ün kayınbiraderiydi. Hasan Doğan’ın ablası Nevin, bursçu Remzi Gür’ün eşiydi. Remzi Gür, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde rüşvetle milletvekili ayarlamak suçundan mahkûm olmuştu. Hasan Doğan ise gemi satımının ardından Futbol Federasyonu Başkanlığı’na getirilmişti.

Izgaracı Bilal

Tayyip’in siyasetçi olacak dediği küçük oğlu Bilal, “ekonomik krizin fırsata çevirilmesi”ni öneren babasının sözünü tutuyordu. 21 günlük bedelli askerliğini tamamlamasının ardından kozmetik sahasında faaliyet gösteren Maye Dış Ticaret Şirketi’ndeki ortaklarından; Mustafa Esenkal ve Ali Bahadır Yeşil ile 300 bin lira sermayeli Doruk Izgara Ticaret Limited Şirketi’ni kuruyordu.

Gıda ve Turizm alanında faaliyet göstereceği belirtilen firmanın merkezinin de İstanbul Sultangazi olduğu ortaya çıkıyordu.

Bilal, inşallah ızgara yapacağı etleri babasının firmasından almaz. Zira Tayyip, at ve eşek eti satmaktan 1987-88 yılları arasında gözaltına alınmıştı.

Ergün POYRAZ

https://26august.wordpress.com/2013/08/30/o-f-erdogan-a-s/

***

17 Ocak 2011
soL – Haber Merkezi

Oğlun da sarhoş muydu?

Alkole karşı açtıkları gazada her fırsatta içki içenlere saldıran Başbakan Erdoğan, “Alkol kullanmayan vatandaşım, alkollü şoförlerin kazalarını hayatıyla ödemeye mahkûm mu?” dedi. Herhalde Erdoğan, büyük oğlu Burak’ın garip şekilde üstü örtülen ölümlü trafik kazasını herkes unuttu sanıyor.

AKP, son aylarda gericileşme yönünde çok önemli adımları ardı arkasına atmaya başladı. Bunlardan biri de içki tüketimi. AKP’nin içki içenlere baskısı, her gün yeni bir yüzle kendini gösteriyor.

Son olarak hazırlanan ve onay bekleyen Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu’nun (TAPDK) alkol satışını düzenleyen yönetmeliği ise büyük tartışmalara sebep olmuş durumda. Silah alma yaşının 21 olduğu ülkede, içki alma yaşının 24’e çıkarılması isteniyor.

Erdoğan, dün tepkilere Fethiye’de yanıt verdi. Erdoğan, yönetmeliği şu sözlerle savundu:

“Gazeteyi açtığınız zaman şunu göreceksiniz bir trafik kazası 2 ölü 1 yaralı. Çünkü alkollü şoför kırmızıda geçiyor ve diğer araca vuruyor. Bunun bedelini alkol kullanmayan bir vatandaşım, hayatıyla ödemeye mahkum mu ya? Niye buna karşı biz tedbir almayalım. Yapılan bu.”

Elbette, alkollü araba kullanmak her türlü düzenlemeyle önüne geçilmesi gereken bir durum. Fakat AKP’nin sadece yasal düzenlemeleri değil, ulusal ya da mahalle ölçeğinde içkiyle ilgili tüm adımlarının “trafik kazalarını önlemek” değil, bir yaşam tarzını mahkûm etmek amacıyla atıldığı çok açık.

Ancak, dahası da var. Erdoğan, bu sözleriyle açıkça içki içenler trafik kazası yapanlar, içmeyenler ise kazalarda mağdur olanlardır imasında bulunuyor. Çarpanlar kesin içki içiyordur, çarpılanlar ise içki içiyor olamazlar.

Herhalde Başbakan Erdoğan, büyük oğlu Ahmet Burak Erdoğan’ın, Sevim Tanürek’in nasıl ölümüne yol açtığını herkesin unuttuğunu sanıyor.

Hikâyeyi tekrar hatırlayalım:

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, henüz Başbakan olmadan önce, Refah Partisi’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken oğlu Ahmet Burak Erdoğan, 11 Mayıs 1998’de Şişli’de yaya geçidinde karşıya geçmeye çalışan TRT İstanbul Radyosu sanatçısı Sevim Tanürek’e çarptı.

Kazadan sonra derhal olay yerine belediyenin arazözleri geldi, kaza yaşanan caddedeki fren ve kan izlerini yok etti. Örtbas etme girişimi hemen başlamıştı.

Ahmet Burak Erdoğan hakkında trafik raporunda “dalgın olarak araç kullandığı” için kusur oranı sekizde üç (3/8) tespiti yapıldı. Savcı polisin raporuna dayanarak 3 aydan 20 aya kadar hapis istedi.

Ardından, Sevim Tanürek kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi.

Bunun üzerine Ahmet Burak Erdoğan hakkında ek iddianame düzenlenerek “istenen ceza 2 yıldan 5 yıla kadar hapis” diye değişti.

İBB Başkanı Tayyip Erdoğan, derhal Sevim Tanürek’in yakınlarına büyük ihtimam gösterdi, mezar temin etti, hastane masraflarını karşıladı. Onlar da şikayetlerinden vazgeçtiler.

Ancak dava sürdü.

Mahkeme Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi’nden kazayla iligili rapor istedi. Bu dairenin başında makine mühendisi Eyüp Çakmak bulunuyordu. Sanık Erdoğan için “tamamen kusursuz” raporu düzenledi ve “sekizde sekiz (8/8) kusur ölen yaya Sevim Tanürek’tedir” dedi.

Evet, Burak Erdoğan’ın ölümle sonuçlanan trafik kazasında kusur, yaya yolunda karşıdan karşıya geçmekte iken arabanın çarptığı yaya Sevim Tanürek’te bulundu. Tamamen.

Böylece Burak Erdoğan beraat etti.

Bir de bugünün AKP’sini de çok iyi anlatan bir not, Erdoğan başbakan olunca, oğul Erdoğan’a “kusursuzdur raporu” veren dairenin başkanı Türkiye Denizcilik İşletmeleri Genel Müdür Yardımcılığı görevine atandı.

http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/oglun-da-sarhos-muydu-haberi-38135

tanurek_erdogan

***

Sevim Tanürek – DERDİMİ KİMLERE DESEM (PLAK)